Ruhr Veliler Birliği - ELTERNVERBAND RUHR e.V.
Ana Başlıklar  
  Ana Sayfa
  Tanıtım_Ulaşım
  Basında biz...
  Yönetim Kurulu
  Etkinliklerimiz
  FörBiLes
  MobilES
  23 Nisan Kutlamaları
  Cumhuriyet Bayramı
  Okuma Yarışmaları
  Siyaset Meydanı
  Irkçılığa Karşı Girişim
  Halkla ilişkiler
  Ali Sak
  => Bilimsel Yayınlar
  => Atatürk'ü sevmek...
  => Dil öğrenimi...
  => Özür kampanyası...
  => Özel okullar...
  => Toplumsal değişim
  => Din sömürüsü...
  => Öncelikli görevlerimiz...
  => Gurbet vatan...
  => Gönüllü çalışmalar...
  => Toplumsal sorumluluk...
  => Bilime taraf olmak...
  => Bilim ve Din...
  => Mevlana ve hoşgörü...
  => Teokrasiye geçiş...
  => Ermeni sorunu...
  => Türkçenin doğuşu
  => Kadir gecesi...
  => Almanya'da sivil toplum
  => Susturulan Toplumlar
  => Toplu hipnoz seansları
  => Bir milletin ...
  => Türkiye-AB...
  => Gerektiği gibi...
  => Hrant Dink'in ardından
  => Onlar Bizim...
  => Anadiline sahip çık
  => Tarihi tarihçilere...
  => Kafanızın rahat etmesi
  => Türk Liseleri
  => Die leidvolle Geschichte
  => Kanserde din faktörü
  => Güneşin Sembolü
  => Aghet Filmi veTGD
  => Atatürkçü Düşünce
  => Sarrazin-Wahn
  => Atatürkçü Düşünce (2)
  => Hayvan Çiftliği
  => Kampf im...
  => Sessiz çoğunluğun...
  => İçiniz rahat olsun
  => Sıra bizde...
  => Güneş üflemekle...
  Öğretmen
  Eğitim
  Türkçe Gönüllüleri
  Atatürk
  Veli Dernekleri
  Kitap dünyası
  Genç nesil
  ÇOCUK KÖŞESİ
  Türkan Saylan
  Faydalı Bilgiler
  Uyum
  Tarih bilinci
  Sağlık
  Misafir Kalem
  Şiirler
  Anlamlı Sözler
  Öyküler-Hikayeler
  FIKRALAR
  İş İlanları
  Duyurular
  Basından Seçmeler
  DOST Siteler
  Teşekkürler
  Ziyaretçi Defteri
  Ziyaretci Trafigi
  Top liste
  Galeri
Din sömürüsü...

Din adına duygu sömürüsü

Dr. Ali Sak

28 nisan 2008

Son zamanlarda „din adına duygu sömürüsü“ diye adlandırabileceğimiz bir çok olay yaşandı ve hala daha yaşanmakta. Örneğin dini motifler kullanarak insanlardan yüksek kar payı vaadiyle (Kombassan, Yimpaş, JetPa gibi), yoksul insanlara yardım maksadı ile (Deniz Feneri Derneği, Kimse Yokmu Derneği gibi) para toplamak bunların bir kaç örneğidir. Dini motifleri kullanarak insanların ulvi ve saf duygularını istismar etmek maalesef bizim kültürümüzde yaygın bir olgu haline geldi. Son örnek olarak Almanya’daki Deniz Feneri Derneği’nin yapmış olduğu yolsuzlukları gösterebiliriz. Yoksul ve muhtaç durumda olan insanlar adına toplanan milyonlarca paranın çok büyük bir bölümü kendi çıkarları için kullanıldığı Alman makamları tarafından tescil edildi ve suçlular kelepçelendi. Ülkemizde ise hala reklam aracılığı ile para toplamaktalar. Nerede denetim? Elbette bu tür olaylar oluyor diye yardımlaşmayı kesmemek gerek, hatta denetimi artırarak yoğunlaştırmak gerek. Denetim mekanızmasını işletebilmek için kişisel ve siyasi çıkarlara karşı duyarlı olmak ve istismarı önlemek gerek.

 

Dini duygular istismar ediliyor

Din denince akan sular duruyor. Akıl, mantık sıfıra yakın dereceye iniyor. İnsanlar değişkenliği artan dünyada tek değişmeyen dine daha çok sarılır duruma geliyor. Bunun nedeni de elbette günümüzdeki hızlı gelişme çağında toplumsal değişkenlerin ve bilginin çoğalması ve bunun akabinde insanlarda durağanlığın artmasıdır. İnsanlar, hızlı değişimin getirdiği korku ile tek sabit kalan dine daha sıkı sarılıyorlar. Bu psikolojik „sığınma“ olgusunu belirli siyasi çıkar grupları maalesef çok iyi kullanıyorlar. Yardım maksatlı kurulan dernekler  belirli siyasi veya çıkar grupları tarafından kurulmuş ise işin tabiati gereği buna kuşku ile bakmak gerekir. Bu işin içine siyasi otorite de taraf olmuşsa ve özgür denetim bu nedenle sıfıra yakın inmişse, tehlike çok daha ileri boyutlarda demektir.

Son yıllarda artan şöyle bir olguyla karşılaşmaktayız: Sadaka ver, hayır yap ama yaptığını göster, gösterki hayır yaptığın bilinsin. Örnek vermek gerekirse: kamera eşliğinde, kapı kapı gezilerek erzak dağıtmak, kentlerin en kalabalık merkezlerine çadırlar kurarak, kimin kurduğunu ve yardım yapanıda alenen açıklayarak iftar çadırları açmak. Ve hatta o gün hayır yapan kişinin veya kuruluşun bilinçli bir şekilde ön plana çıkarılması gibi.

 

Devletin görevi sadaka dağıtmak değil

Her gelişmiş ülkede olduğu gibi bizim devletimizin görevi de vatandaşa sadaka dağıtmak değil, vatandaşını sadakayı kabul etmeyecek duruma getirmekdir. Ancak bu şekilde insanları bir takım çıkar kesimlerinin kıskacından ve güzel dinimizi istismardan kurtarabiliriz. Verilen sadakayla övünmek islami din anlayışı açısandan mekruha girer. Gizli yapılan yardımlar insan ve Allah katında çok daha makbül olanıdır. Alenen yapılan girişimler ise sonuç itibarıyla insanlara bir nevi "sosyal psikolojik baskı“ uygulamaktır.

 

Günümüz koşullarında dini motifleri kullanarak insanlardan para toplamak ve bunuda medya aracılığı ile insanlara sunmak ve övünmek son derece sakıncalı ve „çirkindir“. Ayrıca dinimize göre yardım yapmak gizlilik ister (Bakara suresi, ayet 276, „..sadakaları açıklarsanız bu da güzeldir. Ama onları gizler ve yoksullara bu şekilde verirseniz, bu sizin için daha hayırlıdır; günahlarınızdan bir kısmını örter. Allah, Habîr'dir, yapmakta olduklarınızdan gereğince haberi vardır.“

Hadis-i şeriflerde buyuruldu ki (Buhari): „….Allahü teâlânın himayesindeki 7 kişiden birisi, verdiği sadakayı gizleyen, sağ elinin verdiğinden sol elin haberi olmayan kimsedir.“ Ve bir başka hadisde (Beyheki) ise: „İyi bir amel yapanın amel defterine gizli yapılmış salih amel olarak yazılır ve sevabı 70 kat artırılır. Kişi bu ameli açıklarsa, aşikâre amel sevabı yazılır. Artırılan sevapları silinir. Bu amelini tekrar herkese söyler, adının anılmasından ve övülmekten hoşlanırsa, aşikâre amel sevabı da silinir, gösteriş, riya olarak yazılır.“ Ve nihayet „gizli sadaka Rabbin gadabını (öfkesini) söndürür“ denmektedir.

 

 
   
Facebook beğen  
 
 
Bu web sitesi ücretsiz olarak Bedava-Sitem.com ile oluşturulmuştur. Siz de kendi web sitenizi kurmak ister misiniz?
Ücretsiz kaydol