Ruhr Veliler Birliği - ELTERNVERBAND RUHR e.V.
Ana Başlıklar  
  Ana Sayfa
  Tanıtım_Ulaşım
  Basında biz...
  Yönetim Kurulu
  Etkinliklerimiz
  FörBiLes
  MobilES
  23 Nisan Kutlamaları
  Cumhuriyet Bayramı
  Okuma Yarışmaları
  Siyaset Meydanı
  Irkçılığa Karşı Girişim
  Halkla ilişkiler
  Ali Sak
  Öğretmen
  Eğitim
  Türkçe Gönüllüleri
  Atatürk
  Veli Dernekleri
  Kitap dünyası
  Genç nesil
  ÇOCUK KÖŞESİ
  Türkan Saylan
  Faydalı Bilgiler
  Uyum
  Tarih bilinci
  Sağlık
  Misafir Kalem
  Şiirler
  Anlamlı Sözler
  Öyküler-Hikayeler
  FIKRALAR
  İş İlanları
  Duyurular
  Basından Seçmeler
  DOST Siteler
  Teşekkürler
  Ziyaretçi Defteri
  Ziyaretci Trafigi
  Top liste
  Galeri
Kitap dünyası

 

 


ATATÜRK: 'İKİ KURUŞ ELİME GEÇİNCE BUNUN BİR KURUŞUNU KİTABA YATIRIRDIM..'

Atatürk’ün hizmetinde bulunan Cemal Granada

Atatürk’le Vasıf Çınar arasında geçen konuşmayı anlatırken ondaki okuma alışkanlığını çocuk yaşlarında kazandığını belirtir..

Boş zamanlarında Atatürk’ün elinden tarihle ilgili kitapların düşmediğini hatırlarım.

Bir gün yine Atatürk tarihle ilgili kalın bir kitap okuyordu.

Öylesine dalmıştı ki çevresini görecek hali yoktu..

Bir sürü yurt meselesi dururken devlet başkanının kendini tarihe vermesi Vasıf Çınarın canını sıkmış olmalı ki Atatürk’e şöyle dediğini duydum:

'Paşam tarihle uğraşıp kafanı yorma,

19 Mayıs’ta kitap okuyarak mı samsuna çıktın..?'

Atatürk Vasıf Çınarın bu samimi yakınmasına gülümseyerek şöyle karşılık verir;

'Ben çocukken fakirdim, iki kuruş elime geçince bunun bir kuruşunu kitaba verirdim. Eğer böyle olmasaydım bu yaptıklarımın hiçbirini yapamazdım…'

 

(Kaynak;Johannes Glasneck/Kemal Atatürk ve çağdaş Türkiye..)

 

 

'Bilgi ve Sevgi paylaşıldıkça çoğalır'



Kitap tanıtımları:


1. Uzun Beyaz Bulut - Gelibolu, Everest Yayınları (Buket Uzuner)

Buket Uzuner bu kitabında Çanakkale Zaferini farklı bir yönüyle ele alıyor. Kitap tamamen kurguya dayalı olmasına rağmen, Çanakkale savaşına ve tarihe, insani ve duygusal tarafından yaklaşarak hayal dünyamızı güçlendiriyor. Osmanlı teğmeni Ali Osman Bey ile Anzak eri Alistair Taylor'un insanlığa vermiş olduğu dehşetengiz ders, 85 yıl sonra, dedesinin geçmişini aramaya çıkan Yeni Zelandalı genç bir kadınla, Gelibolulu yaşlı bir Türk ninenin dostluğunda ve sohpetlerinde dile getiriliyor. Okunmasını lise dengi öğrencilerinden itibaren önemle tavsiye ediyorum. (Ali Sak)

 

2.  "Kemal Atatürk. Mit Selbstzeugnissen und Bilddokumenten." von Bernd Rill, Rowohlt Verlag, 1985.

Rezention: ........Wer als Deutscher mehr Verständnis für die oft sehr temperamentvollen Diskussionen seiner türkischen Kollegen oder Freunde erlangen möchte, dem sei dieses Buch empfohlen. Es schildert sachlich und spannend die Herausbildung der heutigen Türkei aus dem zerfallenen osmanischen Reich. Die Klugheit, Entschlossenheit, Kraft und Willenstärke dieser außergewöhnlichen Persönlichkeit Kemal Atatürk zerrte die Türken Anfang dieses Jahrhunderts in die Moderne. Nun liegt es an Ihnen, ob sie dieses Erbe annehmen und weiterführen oder ihr Glück in der romantischen Verklärung der Vergangenheit suchen.....


Ein gelungenes Buch, welches Sie Ihren Freunden, Kollegen, Kindern, die etwas über die Türkei und Atatürk wissen wollen, aber nur Zugang zur deutschen Sprache haben schenken können.
Viel Spass beim lesen und beim verschenken.
A. Sak

3. Halbes Brot (Fakir Baykurt)



Ultimativer Duisburg-Roman zur

türkischen Einwanderung

Dialog Edition, Duisburg 2011

435 Seiten, 16,80 Euro

 

'Halbes Brot' ist eine Familiengeschichte, Liebesgeschichte und Roadnovel zugleich. Es dreht sich um das Schicksal der Deutschtürkinnen Kezik Acar und ihrer drei Kinder, die in Duisburg leben.

Früh verwitwet, kam Endvierzigerin Kezik Acar mit ihren Kindern nach Duisburg, wo sie als Tellerwäscherin in der Spülküche eines Altenheims arbeitet. Mit ihrem bescheidenen Lohn hat sie es immerhin zur Hausbesitzerin gebracht und eines der denkmalgeschützten Vorkriegshäuser im Duisburger Stadtteil Hochfeld erworben.

Für Kezik Acar ist die Sache klar: Sie will in Deutschland bleiben und möchte ihren verstorbenen Mann möglichst nahe bei sich haben, ja später auch neben ihm beigesetzt werden. Anders als ihre Landsleute macht sich die Mutter dreier in Deutschland aufgewachsener Kinder keine Illusionen darüber: Sie weiß, dass ihre Kinder in der neuen Heimat verwurzelt sind... und so will auch sie hier bleiben. Und dazu gehört, dass ihr geliebter, zu früh verstorbener Ehemann nahe bei ihr ist, also in Deutschland, damit sie hier um ihn trauern kann. Für Kezik, die seinerzeit nach dem tragischen Bahnunglück, bei dem der 'Eisenbahner Mustafa' ums Leben gekommen war, den Leichnam im Heimatdorf (und nicht in der Unglücksprovinz) hatte beisetzen lassen, erscheint es völlig natürlich, die Gebeine nun transnational zu bewegen und aus der Türkei nach Deutschland zu bringen. Für alle anderen erscheint dieses Ansinnen kurios. Doch davon lässt sich Kezik Acar nicht beirren.

Fakir Baykurt hat damit einen wichtigen Roman über die allmähliche Etablierung der Einwanderer geschrieben, und er hat den Prozess der Sesshaftwerdung und Niederlassung in vielfältiger Weise beschrieben. So eröffnet er nicht nur die Innensicht auf seine eigentliche Romanheldin, die 'Gastarbeiterin' Kezik Acar und ihre Familie, sondern er verleiht durch zahlreiche Figuren aus ihrem türkischen Umfeld auch der vielfältigen türkischen community von Duisburg eine Stimme.

Es ist Baykurts Verdienst, diesen Prozess auch durch Ausschnitte aus der Ratsversammlung in Duisburger Rathaus und den Kontroversen Redebeiträgen verschiedener politischer Anhänger anschaulich gemacht zu haben...'

Dr. Karin Yesilada

 

Yarim Ekmek

 

Bu dünyada, evlenip de Kezik Acar kadar mutlu olan kaç kişi vardır acaba? Daha dalında gonca iken, kendine eş seçer onu Demiryolcu Mustafa. Her şeyleriyle birbirinin dengidirler. Öyle iyi anlaşırlar ki, mutluluk eksik olmaz evlerinden. İyilerin iyisi, melek kocasından üç çocuğu olur Kezik'in; mutlulukları daha da perçinlenir. Ama feleğin oyunları çoktur. Bir oyun da Kezik için oynar. Bir kazayla alıverir Mustafa'sını, aşkını, erini, can yoldaşını Kezik'in elinden. Zavallı kadın, daha kaybına yanamadan, çocuklarıyla hayatta kalmanın derdine düşer. Almanya'ya işçi alıyorlardır o yıllarda. Yazdırır ismini çaresiz. Almanya'nın Duisburg şehrinde bir yaşlılar yurdunda bulaşıkçı olarak çalışmaya başlar. Hiç yakınmadan çalışır yıllarca, hatta gözlerini bulaşık sularının pirillerine feda eder. Ama emekleri boşa değildir; üç katlı bir ev alır, üç çocuğunu da gül gibi büyütür. İyiden iyiye yeni yurtlarına yerleşip, çocuklarının hepsi de hayatlarını burada kurunca, anlar Kezik artık köye asla dönemeyeceğini. Bundan böyle, onların vatanı Almanya'dır. Tek sorun, yıllardır hasretinden yanıp durduğu kocasının kabridir; o da Almanya'da olsun ister Kezik. Kafasına koyar bunu. Önce Almanya'da bir Türk gömütlüğünün oluşturulması, sonra da köyde kalan hısım akrabanın gönlünü kırmadan ve onca sınırı hiç sorun çıkmadan geçerek kocasının kemiklerinin getirilmesi gerekmektedir... Ama nasıl?

Fakir Baykurt bu kitabında, Kezik'i ve ailesini eksene yerleştirerek Almanya'daki Türklerin nasıl yaşadıklarını, sorunlarının neler olduğunu anlatıyor, üstelik aşkı, sevgiyi her satırda hissettirerek. Ayrıca, 80 İhtilali'nin Türkiye'de yarattığı çalkantılara, hiç yoktan verilen ölüm cezalarına, o dönemde yaşanan sosyoekonomik sıkıntılara da gerçekçi ve içten bir yaklaşımla değiniyor.

 


 
   
Facebook beğen  
 
 
Bu web sitesi ücretsiz olarak Bedava-Sitem.com ile oluşturulmuştur. Siz de kendi web sitenizi kurmak ister misiniz?
Ücretsiz kaydol