Osmanlı’dan Bugüne Öğretmen Eğitimi
İ. GÜRŞEN KAFKAS
Nüfusumuzun çoğunluğunu oluşturan gençlerimizin gelecekleri, alacakları eğitimle olabilecektir. İyi bir eğitimin mimarı da nitelikli öğretmenlerdir. Ülkemizin Osmanlı’dan bugüne 150 yıllık öğretmen yetiştirme deneyimi vardır. Çok amaçlı medreselerin yanında, medrese ve sübyan okullarına da öğretmen yetiştirildiği bilinir. Fatih döneminde sübyan (ilkokul) mekteplerine öğretmen yetiştiren programlar görülmektedir. 1848’de “Dar’ül Muallim” (erkek öğretmen okulu); 1870’te Dar’ül Muallimat (kız öğretmen) açıldı.
II. Meşrutiyet’te, öğretmen okullarına medreselerde başarısız öğrenciler aktarıldı. Halk, başarısız gençlerin öğretmen olmasına tepki göstererek, bunlara “acizler takımı”adını vermişti. Osmanlı’da milli eğitime bütçeden ayrılan pay çok düşüktü. O günlerden bu günlere bütçeden ayrılan payda pek fark olmadığı bilinmektedir. Osmanlı eğitim sistemi din ağırlıklı ve yabancı okulların cenneti niteliğindeydi. Dini eğitim + yabancı okullar + mektepler üç başlı eğitimin yerine; 1926’da “Tevhid-i Tedrisat”yasasıyla “eğitimde birlik” sağlandı.
1923’te başlayan yenileşmeci eğitim arayışları; 17 Nisan 1940’ta Köy Enstitülerinin aydınlanmacı felsefesiylegerçekleşti. 13 yıllık süreçte eğitimin kilometre taşı olma özelliğindeki bu kurum ne yazık ki kapatıldı. Yüksek öğretmen okulları projesi de, 19 yıllık başarılı ve uygulamalı yapısı sonrasında kapatıldı. Bilim ve hizmet alanlarında üretken, başarılı ve çağdaş öğretmenler yetiştiren yüksek öğretmen okulları kapatıldı. Eğitim sisteminde sürekli yapılan değişikliklerde “nitelikli öğretmen”yetiştirmeye gerekli özenin gösterilmediği bilinmektedir. Hükümetler ve bakanlar değiştikçe farklı sistemlerin uygulanması ve sıkça değişiklikler olumsuz sonuçlar doğurdu.
Yüksek Öğretmenliler Derneği’nin Bolu Abant İzzet Baysal Üniversitesi’ndeki “1923’-den 2023’e Türk Milli Eğitimi” konulu sempozyumda, Cumhuriyetin kuruluşundan bugüne kadar, “öğretmen yetiştirme modelinin” 35 kez değiştirildiği belirtildi.
Zihinsel yapımızın temel taşları olan öğretmenlerin eğitimi çok önemlidir. Çağdaş bir eğitim ve bilgi toplumu olmanın en önemli faktörlerinden biri de kuşkusuz nitelikli öğretmen yetiştirmektir. Çocuklarımıza bilgi ve deneyimleriyle güvenli eğitimi verecek; öğrenmeyi öğretecek olan öğretmenlerdir. Onlar, bilimde çağdaş ve düşüncede özgür bir eğitimle yetiştirilmelidirler.
Köy Enstitüleri, üretime dönük öğretmen yetiştiren kurumlardı. Bu okullarda, “yaparak, yaşayarak, üreterek” gerçekleştirilen bir iş eğitimi uygulanıyordu. Eğitimlerindeki amaç“üreterek eğitim, eğiterek üretim, sorumluluk taşıyan ve sağlıklı düşünen lider öğretmen modelleri yetiştirmekti.” Köy Enstitülerinde başarının nedeni: a) İş eğitiminin ve konu anlatımlarının uygulamalı öğretilmesi; b )Bilinçli bir öğretmen kitlesi yetiştirerek onları öğretmenliğe hazırlamak; c) Kitap okuma alışkanlığı ve sevgisini vermek; d) Yeteneklerini geliştirmeye yönelik kültürel, sanatsal, sosyal ve sportif alanlarda becerikli öğretmenler yetiştirmekti.
Mustafa Kemal bir özdeyişinde “Medeniyet yolunda cehalete karşı açılan savaşta mutlaka başarı sağlanmalıdır” diyor. Bu özdeyişin gerçekleşmesi yine öğretmenlerle olabilecektir. Öğretmen “doğruluk, deneyim ve güven” kavramlarını içinde taşıyan bir mesleğin bireyidir. Öğretmenin genel tanımında; “bilgi, deneyim ve sevgi” vardır. Sevgi, öğretmenlik mesleğinin olmazsa olmazlarındandır. Çocuğu, genci, yetişkini toplumu ve doğayı sevgiyle kucaklayan öğretmenlerdir.
Nasıl bir öğretmen yetiştirmelidir? Donanımlı ve iyi bir altyapıya sahip öğretmeni yetiştirecek sistem arayışında olunmalıdır. Öğretmen akademisi gibi!.. Öğretmen öğrencinin her şeyi olmalıdır. Sorun çözen, öğrenciyi tanıyan, gözlemleyen, rehberlik yapan, eğiten, öğrenmeyi öğreten, dört duvarla sınırlı olmayan, kitap okuyan, kendini geliştiren ve önder biri olmalıdır. Öğretmen, akıl ve bilimin ışığında eğitilmelidir. Eksik ve güçsüz yetiştirilmemelidir. Toplumda etkin ve yetkin bir rol modeli olmalıdır.
Öğretmen, alanında bilgili, sorun çözen, yol ve yöntemleri beceriyle aşabilen, yeniliklere açık, laik ve demokratik bir yapıda; görüşleri ile sonsuz derinlikte, düşünceleriyle açık ve net anlatımlı olmalıdır. Türkçeyi doğru ve düzgün konuşabilmelidir.
SONUÇ: 1970’ten bugünlere kadar nitelikten yoksun ve değişken adlarla binlerce öğretmen atandı. Nitelik yetersizliği ve sayı çokluğu ile meslekle hiç ilgisi bulunmayan binlerce üniversite mezununun öğretmen yapılması, öğretmene siyasilerce nasıl bakıldığının göstergesidir. Eğitim fakültelerinde altyapı ve donanım eksikliği, binaların, fiziki durumu, uygulama alanlarının yetersizliği düşündürücüdür. Eğitim fakültelerimizde yeterince teknolojik donanımın olmaması, kaynakçalara ulaşım amaçlı yeterli kütüphanelerden yoksunluk, bilinen gerçeklerdir.
Cumhuriyet, 27.06.2009