Ruhr Veliler Birliği - ELTERNVERBAND RUHR e.V.
Ana Başlıklar  
  Ana Sayfa
  Tanıtım_Ulaşım
  Basında biz...
  Yönetim Kurulu
  Etkinliklerimiz
  FörBiLes
  MobilES
  23 Nisan Kutlamaları
  Cumhuriyet Bayramı
  Okuma Yarışmaları
  Siyaset Meydanı
  Irkçılığa Karşı Girişim
  Halkla ilişkiler
  Ali Sak
  Öğretmen
  Eğitim
  Türkçe Gönüllüleri
  Atatürk
  => İstiklâl Marşı
  => Biliyormuydunuz...
  => Atatürk ve çoban çocuk
  => Çocuklar hakkında...
  => Kemal Süperstar...
  => Atatürk'ü anlatıyorlar 1
  => Atatürk'ü anlatıyorlar 2
  => Son mektup
  => Venizelos'un mektubu
  => Atatürk'ün soy kütüğü
  => Hz. Muhammed
  => Anılarla Atatürk
  => Subaylara sesleniş
  => İki kadeh rakı
  Veli Dernekleri
  Kitap dünyası
  Genç nesil
  ÇOCUK KÖŞESİ
  Türkan Saylan
  Faydalı Bilgiler
  Uyum
  Tarih bilinci
  Sağlık
  Misafir Kalem
  Şiirler
  Anlamlı Sözler
  Öyküler-Hikayeler
  FIKRALAR
  İş İlanları
  Duyurular
  Basından Seçmeler
  DOST Siteler
  Teşekkürler
  Ziyaretçi Defteri
  Ziyaretci Trafigi
  Top liste
  Galeri
Venizelos'un mektubu

 

VENİZELOS'UN MEKTUBU

Atina, 12 Ocak 1934

Sayın Başkan,

Yaklaşık 7 yüzyıl boyunca bütün Ortadoğu ve Orta Avrupa'nın büyük bir bölümü kanlı savaşlara sahne oldu. Bunun temel nedeni Osmanlı İmparatorluğu ve sultanların mutlakıyetçi yönetimiydi.

Hıristiyan toplumların uyruk altına alınması, bunun kaçınılmaz olarak getirdiği 'haç'la 'hilal' arasındaki din savaşları ve özgürlük isteyen bu halkların birbiri ardına başkaldırması öyle bir ortam yaratmıştı ki bu durum, Osmanlı İmparatorluğu sultanların damgasını vurduğu kimlikte kaldığı sürece bir felaketler kaynağı olmaya devam edecekti.

Mustafa Kemâl Paşa'nın ulusal hareketinin başarıya ulaşmasıyla 1922'de Türkiye Cumhuriyeti'nin kurulması, bu hoşgörüsüz ve istikrarsız ortama son verdi. Aslında, bir ulusun yaşamında bu kadar kısa sürede, bu kadar radikal bir değişiklik çok az gerçekleşmiştir.

Hukuk kavramının dinle iç içe girdiği teokratik bir rejimle yönetilen ve çökmek üzere olan bir imparatorluktan, güçlü ve yaşam dolu, çağdaş ve ulusal bir devlet doğmuştur.

Büyük devrimci Mustafa Kemal Paşa'nın atılımlarıyla sultanların mutlakıyetçi rejimi devrilmiş ve devlet gerçek olarak laikleştirilmiştir. Bütün bir ulus, çağdaş uygarlık düzeyine erişme azmi ve hevesiyle gelişmeye koşmuştur. Hem de üstelik, Türkiye'nin bugünkü etnik yapısına uygun iç reformlar, barışın sağlamlaştırılması hareketiyle atbaşı gitmiştir.

Gerçekten de Türkiye, başka uluslara mensup halkların oturduğu eyaletlerin kaybını dürüstçe kabullenmiş ve anlaşmalarla belirlenmiş etnik ve siyasi yeni sınırlarından tatmin olarak Ortadoğu'da gerçek bir barış öncüsü haline gelmiştir. Eski Osmanlı İmparatorluğu'nun devamı olan Türkiye'deki derin değişikliklerin etkisini ilk hissedenlerden biri, yüzyıllar boyu süren kanlı savaşların birbirimize düşman ettiği biz Yunanlılar olduk.

Küçük Asya faciasından hemen sonra, savaştan yeni doğmuş ulusal bir devlet olarak çıkan Türkiye'yle bir anlaşma zemini olabileceğini düşünerek dostluk elimizi uzattık ve o da bu teklifi samimiyetle kabul etti.

Gerçekten barış istedikleri takdirde en büyük farklılıkların böldüğü halklar arasında bile anlaşma olasılıklarına örnek olabilecek bu yakınlaşmadan söz konusu iki ülke için olduğu kadar Yakın Doğu'da barış düzeninin korunması için de sadece iyi sonuçlar alınmıştır. Barışın yaratılmasının değerli katkılarına borçlu olunduğu insan ise Türkiye Cumhuriyeti Başkanı Mustafa Kemal Paşa'dan başkası değildir. 1930'da Türk-Yunan Antlaşması'nın imzalanması Yakındoğu'da barışa doğru yeni bir döneme yol açtığı sırada, Helen hükümeti başkanı olarak ben, Mustafa Kemal Paşa'nın Nobel Barış Ödülü madalyasına adaylığını önermekten onur duyuyorum.

Sayın Başkan, en derin duygularımın kabulünü saygıyla rica ederim.

E.K. Venizelos



(Fransızca aslından gazeteci-yazar Doç. Dr. Yazgülü Aldoğan tarafından tercüme edilmiştir.)

Kaynak: heddam.com

 

 
   
Facebook beğen  
 
 
Bu web sitesi ücretsiz olarak Bedava-Sitem.com ile oluşturulmuştur. Siz de kendi web sitenizi kurmak ister misiniz?
Ücretsiz kaydol