Atlantiğin suyunu sıkıyorlar Tekel işçilerinin üzerine,
Asitli, irinli, kanlı su çarpıyor kamunun göğsüne,
Çarpıyor yürekler tek elden: Tekel vatandır!
Pentagon’un suyunu sıkıyorlar Ankara’nın üzerine,
Pompaları General Motors, hortumları Philips Moris.
Direniyor halk tek elden: Vatan satılmaz.
Atlantiğin pis suyunu sıkıyorlar Türkiye’nin kalbine,
Bu suda haçlı irticanın uykusu, bu suda bölücü pususu,
Bu suda Mr. Wilson’un ve New York borsasının korkusu.
Atlantiğin pis suyunu sıkıyorlar dağlarımızın üzerine,
Yerinde duramıyor Kızılırmak, Fırat, Murat, deli Zap…
Çalkalanıyor yatağında Van gölü, Karadeniz, Marmara.
Atlantiğin pis suyunu sıkıyorlar çocuklarımızın kafasına,
Bu suda uyuşturucu, fuhuş, tiner ve sıcak para,
Bu suyun içinde Soros köçekleri ve soykırım yalanı,
Bu suyun içinde gizli anlaşmalar, gladyo ve Iraklı’nın kanı,
Çarptıkça kendimize geliyoruz, diriliyoruz bu suyla:
Direniş var yılgınlık yok. Ölmek var dönmek yok!
Bizim suyumuzsa sevda dolu, ışık dolu, bereket dolu…
Bizim suyumuz, genç tütün saplarının dibinden akacak,
Bizim suyumuz Türkiye’yi yeniden yıkayıp arındıracak.
Bakmayın yere yıkıldığımıza, yere yıkılan sadece gövde,
İnanç ve öfke bayrak gibi, ay’la yıldız gibi gökte.-
HÜSEYİN HAYDAR
TEKEL İŞÇİSİ NİŞANLI KIZIN VASİYETİ
Benim bu Tekelden ölüm çıkacak,
Ölüm çıkacak, kesin.
Beni almak için nişanlım,
Üç bin ceset torbası getirsin.
Benim bu Tekelde fermanım kesin,
Kararım kesin.
Benim başımı, günde üç kere kesin,
Başım herkesin.
Pembe sümbüller işliyordum uçlarına,
Al yeşil meyveler, biberiyeler,
Süt kâseleri ki herkes içsin, herkes yesin.
Önlüğümü makasla kesin,
Gelinliğimi, duvağımı fabrikaya asın,
Asla tutulmasın yasım,
Bu adamlar Anzavur’dan Anzavur,
Anzavur’un yollarını kesin,
Bu polis hangi polis,
Biber gazı sıkıyor gözlerimize.
Bu hükümet kimin hükümeti?
Satıyor mübarek memleketi.
Yıkılmak yok, düşen kalkacak,
Bu kesin, kesin!