Ruhr Veliler Birliği - ELTERNVERBAND RUHR e.V.
Ana Başlıklar  
  Ana Sayfa
  Tanıtım_Ulaşım
  Basında biz...
  Yönetim Kurulu
  Etkinliklerimiz
  FörBiLes
  MobilES
  23 Nisan Kutlamaları
  Cumhuriyet Bayramı
  Okuma Yarışmaları
  Siyaset Meydanı
  Irkçılığa Karşı Girişim
  Halkla ilişkiler
  => Türkçe yasağı...
  => Ortaokullarda türkçe...
  => Essen'de türkçe
  => Yeni okul yasası...
  => Türkçe yasağı(cevap)
  => WDR Türkçe
  => Förderunterricht
  => TGD'den Bougast'a yanıt
  Ali Sak
  Öğretmen
  Eğitim
  Türkçe Gönüllüleri
  Atatürk
  Veli Dernekleri
  Kitap dünyası
  Genç nesil
  ÇOCUK KÖŞESİ
  Türkan Saylan
  Faydalı Bilgiler
  Uyum
  Tarih bilinci
  Sağlık
  Misafir Kalem
  Şiirler
  Anlamlı Sözler
  Öyküler-Hikayeler
  FIKRALAR
  İş İlanları
  Duyurular
  Basından Seçmeler
  DOST Siteler
  Teşekkürler
  Ziyaretçi Defteri
  Ziyaretci Trafigi
  Top liste
  Galeri
WDR Türkçe

Basın açıklaması

                                                                                                                                                                      

Dil kısıtlamasının uyuma olumsuz katkısı: WDR Türkçe bölümünün kapatılması

Son yıllarda Almanya’da gerek okullarda olsun, gerekse başka kurum ve kuruluşlarda olsun, yaygın bir şekilde Türkçe yasağı uygulanmakta. Son olarak da Köln WDR radyosu 45 yıldır Türkçe yayın yapan programı kaldırmayı hedeflemekte. Neden olarak da tasarruf öne sürülmekte. Biz, Ruhr Veliler Derneği olarak, tasarruf öne sürülerek böyle bir kıstlamaya gidilmesini uygun bulmuyoruz.

 

WDR radyosu yöneticilerinin  böyle bir kısıtlama kararı alması bizleri derinden yaralamıştır. Bu uygulamayı, sadece sevilen bir program olması nedeniye değil, özelde NRW eyaletinin ve genelde Almanya’nın uyum politikasına da ters düştüğü için, olumsuz görmekteyiz.

Adı geçen programın genel bütçeye katkısının çok düşük olması, ekonomik nedenlerin neden olarak öne sürülmesinin geçerliliğini ortadan kaldırmaktadır. Zira bu kısıtlamanın vermiş olduğu toplumsal sinyal ve bundan kaynaklanan sonuçlar, öne sürlen tasarrufa kıyasla çok daha vahim olacaktır.

 
Çünkü bu davranış Almanya’nın gelişimine 50 senedir emek sağlamış Türk toplumuna verilen olumsuz bir sinyaldir. Zira bu kısıtlama Prof. Zehra İpşiroğlu’nun da söylemine göre „tam da Alman halkının en çok ilişki içinde olduğu halkın Türkler olduğunun öne sürüldüğü bir döneme denk gelmesi“ düşündürücüdür.

Türkçe küçük bir azınlığın konuştuğu dil değil. Türkçe, Almanya’da konuşulan anadiller sıralamasında ikinci sıradadır. Dünyada en çok konuşulan ilk 15 dil arasına girmektedir ve en çok sevilen yabancı diller sıralamasında Çinceden önce 7. sıradadır (http://de.eu-student.eu/die-20-beliebtesten-fremdsprachen/). Bunun da ötesinde Avrupa’da  Türkçe (9%)  konuşan insan sayısı, Rusçadan (22%)ve Almancadan (12%) sonra 3. sıradadır, İngilizceden de (8%) önce gelmektedir (http://de.bab.la/nachrichten/die-sprachen-der-welt.html).

 

Böylece Türkçe, kültürlerarası evrensel önem taşımaktadır. Türkçede verilecek olan kültür hizmetleri sadece burada yaşayan insanların dillerinin ve kültürlerinin kabulü için değil, aynı zamanda  içinde bulunduğumuz, birlikte yaşadığımız ve kendimizi iyi hissedebileceğimiz toplum için de bir zenginliktir.

 

Çok dillilik, (bu Türkçe de olsa) kültürel, politik ve toplumsal zenginliğe katkı sağlamakta ve bu nedenle de uyumu kolaylaştırmaktadır.


Bir çokları buna, anadilini kullanmak ve desteklemek, Almanca öğrenimine engel olabileceğini öne sürerek ve bununda uyumdan daha çok ayrışıma götürür diyerek, itiraz edebilirler. Buna karşılık biz „insanların dilleri, kültürleri ve dinleriyle kabul edilmesi olumlu bir ortam yaratır ve birliktelik ruhunu güçlendirerek de Almanca öğrenimine gerek bu bağlamda, gerekse bilimsel anlamda faydalı olunacağını düşünüyoruz. Zira sadece olumlu, kucaklayıcı ve karşılıklı saygı ortamlarında insanlar birbirlerine açılma olanakları bulabilirler.

Yoksa göçmenlern Alman vatandaşlığına geçiş oranlarının, NRW eyaletinin başlatmış olduğu geniş çaplı kampanyalara rağmen, düşmesini nasıl açıklayabiliriz?


Yoksa Almanya’da yaşayan ve yaklaşık dörte üçü burada doğmuş olan Türk kökenli akademisyenlerin 38% nin Türkiye’ye dönmek istemelerini nasıl açıklayabiliriz? Neden olarak da bu gençlerin yaklaşık 42% sinin Almanya’da vatan duygusunu tadamadıklarını ve Almanya’da gerçekçi bir uyum politikasının yapılamadığını söylemekteler (futureorg enstitüsünün verilerine göre).

Genç akademisyenler vatan duygusunun eksikliğinden bahsetmekteler. „Benim vatanım dostlarımın olduğu yerdir“. Dostlar, beni dilimle, kültürümle, dinimle kabul eder ve sayar. Elli yıllık göç geçmişinden sonra hala bu „yabancı“ saydıklarınızı artık dost olarak kabul edin. Bu bağlamda birbirimize daha çok dost, daha az yabancı kalalım.

 

 

Saygılarımla

Dr. Ali Sak

Ruhr Veliler Birliği Başkanı

NRW Veli Federasyonu Başkan Yardımcısı

 

 
 
   
Facebook beğen  
 
 
Bu web sitesi ücretsiz olarak Bedava-Sitem.com ile oluşturulmuştur. Siz de kendi web sitenizi kurmak ister misiniz?
Ücretsiz kaydol