ÖSS Sınav Sonuçları ve Ülkemizin Bilimsel Geleceği
Prof. Dr. İbrahim ORTAŞ, Çukurova Üniversitesiö iortas@cu.edu.tr
„Bir ülkenin geleceği o ülke insanlarının göreceği eğitime bağlıdır“ (Albert Einstein)
Özet:
2009 yılı ÖSS sınav sonuçları ÖSYM Başkanı Prof. Dr. Ünal Yarımağan tarafından açıklandı. Sonuçlar ülkemizin geleceğini belirleyecek olan bugünün gençliğinin ne denli temel bilgilerden yoksun olduğunu gösteriyor. 30 bin kişinin puanı hesaplanmayacak kadar düşük olduğu, 700 bin kişinin hiç bir fen sorusuna cevap vermediği bir eğitim sistemin artık insan ve düşünme sorunu haline geldiği açıktır.
Ayrıca yeni açılan ve alt yapısı yetersiz üniversiteler yanında, artırılan kontenjanlar ile üniversitede okuyamayacak çok sayıda öğrencinin yetersizliğini doğrudan üniversitelere yıkmak, ciddi bir yük ve sorumluluk demektir.
Okuduğunu doğru dürüst anlamayan, matematik ve fen bilmeyen (soyut düşünemeyen) insanlara üniversitelerde nasıl bilim anlatılacak? Uzun zamandır bazı birimlerde özellikle düşük puanla öğrenci alan alanlarda öğrencilerin dersleri izlemekte zorlandıkları öğretim üyeleri tarafından dile getiriliyor. Bundan sonra öğretim üyelerinin ders anlatmakta daha da zorlanacakları anlaşılıyor. Üniversitelerimiz konuyu mutlaka değerlendirmedir. Bu öğrencilere nasıl ders anlatılacak? Ortaöğretimde sağlanamayanı üniversite vermeye çalışırsa, üniversite eğitimini kim verecek?
Bu durumda, nasıl bu gençlikten ülkemizi ileriye taşıması beklenecek? Suç yalnızca bu gençlerde mi? Öğrenme ve kendini geliştirme motivasyonunu kaybetmiş yalnızca sınava ve bireysel bir kazanıma yönlendirilmiş bu gençlerin ne tür bir sorumluluğu var?
Gördüğüm kadarıyla, sorunun temelinde uzun zamandır uygulanan politikalar ve düşünen-sorgulayan bir toplumdan korku yatıyor. Zaten böyle bir insan ve toplum modelide istemiyor. Okur-yazar olmayan bir topluma razılar gibi.
Artık rakamları bırakıp ciddi ciddi ülkemizin geleceğini düşünmek zorundayız. Konu işgal edilmiş olmak kadar çok ciddi sonuçları olacak özellikte. Önünü bile göremeyen, basit bir fizik kuralını algılayamayan bir toplumun bekası da sorunlu olacaktır. Konu temelden ele alınmalıdır.
Konuya ilgi duyanlar için daha ayrıntılı bilgi aşağıda sunulmuştur.
ÖSS Sonuçları Ülkemizin Eğitim Fotoğrafını Ortaya Koymuştur
2009 yılı Ortaöğretim Seviye Belirleme Sınavı (SBS) ve Üniversite Seçme ve Yerleştirme Sınavı (ÖSYS) sonuçları açıklandı. Genelde SBS sınavı iyi bir liseye girmek ve oradan da iyi bir üniversiteye girerek gelecekte iyi bir işe girme ekseni üzerine kurgulanmıştır. Orta öğretim seviye belirleme sınavı liseye geçişin ilk aşaması olup Fen ve Anadolu Lisesi gibi prestijli liselere giriş sınavları üniversiteye giden yolun ilk basmağı olması bakımından çok önemsenmektedir. İlkokuldan başlayan ve üniversiteye giriş sınavına kadar ki sınav maratonu çok ciddi bir sınav rekabetini ortaya koymuş. Bunun için özel okullar, dershaneler derken doğal olarak geleceğin nitelikli insanı yetiştirmek yerine sınavı kazanan insana yatırım yapılıyor ve sınavı kazanma ile öğrencinin değeri nerdeyse eşdeğer duruma getirilmiştir. Bu durum doğal olarak eğitim kalitesini gerilere itmiştir. Bunun yansımasının son örneği yılki sınav sonuçları bir şekilde çok tartışılacak ve ülkemizin geleceğinin nasıl bir insan profili ile şekilleneceğini
Sınav sonuçlarının genel değerlendirilmesi ÖSYM Başkanı Prof. Dr. Ünal Yarımağan tarafından yapıldı. 2009 yılı itibarı ile sınava 1.324.197 öğrenci katıldı sınava giren adaylardan 1 milyon 229 bin 800'ü (yüzde 92.89) tercih yapma hakkını elde etti. ÖSYM bu sınav ile iki konuya çözüm arıyor. 1. Ortaöğretimim Lise bölümünden mezun olan öğrencilerin sorun çözme başarı oranını belirliyor. Diğer bir ifade ile bir kanaat belirliyor, öğrencilerin ve okulların veya ülkenin öğretim kalitesinin karnesini oluşturuyor. 2. Belirli bir düzeyin üzerinde puan alan öğrencilerin hangi yüksek öğretime yerleştirileceğini belirliyor. ÖSYM'nin yaptığı sınav genelde başarılı, öğrencinin düzeyini belirliyor. Ancak yorum yapma gücü ve muhakeme gücünü ölçememesi dışında genelde başarılı bir sınav sistemi.
Bu yılkı SBS birincileri ve ikincileri özel okullardan mezun olmuşlar arasından çıkmıştır. ÖSS birincileri özel liselerden geliyor. Her iki sınav sonucuna göre Özel okulların öğrencileri Milli Eğitim Bakanlığına bağlı devlet okullarından daha başarılı.
ÖSS'de dereceye giren 17 öğrencinin 14'ünün erkek, 3'ünün kız olduğu görülüyor. Bireysel başarıda erkekler genelde de kızlar daha başarılı. Kızlar genelde daha disiplinli ve sorumluluk almaları nedeniyle uzun zamandır erkeklerden daha başarılı olduğu biliniyor. Ülkemizin batısında sanayinin geliştiği yörelerde başarı daha yüksek, doğu ilerinde ise sınavda yüksek puan alma daha düşük düzeyde gerçekleşmiştir.
Testlerde Başarı Oranı Nedir?
Sosyal bilimler liseleri, fen liseleri, yabancı dille eğitim yapan liseler ve Anadolu liseleri genelde başarılı liseler. Sınavda, en başarılı okullar sıralamasında bu yıl ilk defa sosyal bilimler liseleri Fen liselerinin önüne geçmiş oldu. Sosyal bilimler okullardan sınava başvuran toplam 316 adayın tamamı 165 ve üstünde puan aldı. Resmi fen liselerinden sınava giren 6 bin 584 adaydan 6 bin 575'i, Anadolu liselerinden sınava giren 148 bin 493 adaydan 148 bin 8'i, özel fen liselerinden sınava giren 3 bin 226 adaydan 3 bin 214'ü, askeri liselerden giren 477 adaydan 474'ü 165 ve üstünde puan alarak tercih yapmaya hak kazandı.
Sınavda, tüm soruları doğru yanıtlayan aday sayısı Türkçe testinde 1281, Sosyal Bilimler-1'de 133, Matematik-1'de 8 bin 655, Fen Bilimleri-1'de 140 olarak tespit edildi.
Türkçede 20 bin 558, Sosyal Bilimler-1'de 76 bin 498, Matematik-1'de 251 bin 324, Fen Bilimleri-1'de 704 bin 712 adayın puanı, 0.25'in altında kaldığı için "hesaplanamadığından" "sıfır" oldu.
Edebiyat-Sosyal Bilimlerde 629 bin 752 adaydan 61'i, Matematik-2'de 449 bin 233 adaydan 393'ü, Fen Bilimleri'nde 249 bin 424 adaydan 234'ü tüm soruları doğru yanıtlarken, Sosyal Bilimler-2 testinde tüm soruları doğru yanıtlayabilen aday çıkmadı.
YDS' de İngilizcede 22 bin 718 adaydan 11'i, Almancada 1280 adaydan 38'i tüm soruları doğru yanıtlarken, Fransızcada tüm soruları doğru cevaplayan çıkmadı. Tersi durumda sınava katılan 704 bin 712 fen bilimlerinde yani adayların neredeyse yüzde 60'ı Fen Bilimleri testine cevap vermiyorlar veya veremiyorlar. Matematik testinde 251 bin, Sosyal Bilimlerde 76 bin, Türkçe testinde de 20 bin aday hiçbir soruyu cevaplandırmamış.
Ülkemizin Fen ve Matematik Okuryazarlı Çok Düşüktür
Genelde ülkemizin matematik ve fen düzeyinin düşük olduğunu biliyoruz. Ancak bu yıl sosyal bilimlerde de öğrenciler düşük başarı sergilediler. Sınava katılan tüm öğrencilerin sınav başarısına bakıldığında genel gidişatın çok da parlak olmadığı görülüyor. Bu yılki sınav sorularının çözebilme başarısının geçmiş yıllara göre daha düşük düzeye gerçekleşmiştir. İlk değerlendirmeler sınavın ilk bölümünde müfredattan dört ayrı alanın her birinden 30 sorunun sorulduğu testlerin ortalaması: Türkçe: 14,1, Sosyal Bilimler: 11,4, Matematik: 9,0, Fen Bilimleri: 4,0 olarak hesaplanmıştır. Türkiye genelinde başarı puanı geçen yıla göre 4 puan azaldığı belirlenmiştir. Genelde ülkemizde sınav birinciler üzerine yoğunlaşır. 30 bin öğrencinin puanın hesaplanamaması diğer bir ifade ile sıfır almış oluyor. 180 sorudan hiçbirine veya kısmen belili bir puanın altında sorulara cevap vermeyen öğrencilerin durumu gerçekten araştırmaya değer niteliktedir. Ancak en ciddi sorun fen bilimleri sorunlarının çözülmesinden kaynaklanıyor. Bu
Bunda ÖSYM merkezinin hiçbir sorumluluğu yok. Bazı yorumcu soruların zorluğunu gündeme getirdiler. Ancak sorun soruların zorluğunda değil. Uzun zamandır hedeflenen formata yetiştirilen öğrencilerin genel durumunu yansıtmaktadır.
Ülkemiz Eğitim Düzeyi Tartışma Konusu
Gelişmeleri izleyen son 10-15 yılda artan sınav kaygısı, özel okullar kamu okullarının giderek daha az ilgi görmesi ile paralel olarak artan oranda büyük sayıda öğrencinin başarısızlığı ortaya çıkmıştır. Genelde her yıl gittikçe başarı düzeyinin düştüğü görülüyor. Bu durumu birçok ulusal ve uluslararası (PISA ve TIMSS) sınav sonuçlarından ülkemizin öğrencilerinin başarısının düşük olduğu görülüyor. SBS ve ÖSS sınav sonuçları genelde bir birine paralel yansımalar gösteriyor. Genelde bu sınavlardaki başarı ile Üniversite sınav sonuçları ve buradan öğrencinin üniversiteyi bitime ve ALES sonuçları arasında bir ilişki bulunmaktadır.
Hiçbir Soru Çözmeden Liseden Nasıl Mezun Oldu Bu Öğrenciler
Türkçe sorularına hiç cevap vermeyen on binlerce öğrenci nasıl okuyor, okuduğunu nasıl anlıyor. Ciddi merak konusu. Bugünkü toplumsal sorunların, içinde çıkılmaz sorunlar ve artan şiddet kültürü ile sınav sonuçları arasında ciddi bir ilişkinin olacağını düşünüyorum.
Yüz binlerce kişinin fen bilimleri sorularına el sürmediği bir eğitim sisteminde mezun olan lise gençleri nasıl diploma aldı? Bu sonuçları başka bir ülkenin bilim inansına sorsanız acaba ülkemizin geleceği ile ilgili ne düşünürler?
Doğal olarak ülkemizin yetkilileri ne düşünüyor? Sınava yönelik yoğun dershane ve test çözümü bugün bu ülkenin gençliğini temel bilimler bilgisinden yoksun bıraktığının açık ilanıdır. Bu öğrencilerin hocaları ne düşünüyor? Yöneticiler ne düşünüyorlar. Gönülleri rahat mı? Doğal olarak içimdeki korku acaba üniversite mezunlarının durumu analiz edilse benzer sonuç çıkar mı? Dört yıl boyunca üniversiteye yetersi koşullarda ayak basan bu gençlere ne oranda eğitilerek mezun oluyorlar?
Başarısız olan öğrenci değil sistem
Bu sınav sonuçlarından kim sorumlu, öğrencinin kendisinin yoksa sistem mi? Bireysel olarak öğrenciler sorumluluğu var, ancak sonuçların Türkiye coğrafyasındaki dağlımı ve iller içindeki gelir guruplarına göre dağılımı sorunun bir sistem sorunu olduğunu gösteriyor. Ülkemiz coğrafyasının başarı sıralaması genelde uzun yıllardır izlediğim kadarı ile doğu illeri Hakkâri, Ardahan, Şırnak hep başarısız iller. Batı illeri genelde başarılı. Doğu batı farklılığının sınav üzerindeki gelişmişlik farkı mutlaka bir çözüme kavuşturulmalı, yoksa sosyal boyutları gittikçe ağırlaşacaktır.
Öğrenciler Neden Başarısız?
Maltepe Üniversitesinden Prof. Dr. İsa Eşme'nin yürüttüğü bir araştırmanın sonuçlarına göre öğrencilerin yarısından fazlası bilgisayar dersini ancak bilgisayar görmeden işliyormuş. Fen derslerini laboratuara girmeden öğretmenlerin tahtaya yazdığını deftere geçirerek geçtiğini belirtiyor. Gözlem yapamayan, araştırma ruhu kazandırılmayan, kitap okumayan, ders dışı hiçbir sosyal faaliyeti olmayan insanların yaşamı anlaması, mantık yürütmesi beklenemez. Geçmişte liselerde komposizyon, mantık ve felsefe dersleri vardı. Lise bitirme ve olgunluk sınavları yapılırdı. Hepsi ortadan kaldırıldı. Son 30 yılda sayısız program ve müfredat değişikliği yapıldı. Şimdi geriye doğru gidildiğinde neden ve nasıl bu duruma geldik sorusunun sorulması kendiliğinden ortaya çıkmaktadır. Bu durumdan kim sorumlu? Yalnızca Mili Eğitim Bakanlığındaki yerli ve yabancı uzmanlar mı? Siyaset mi? Amacı ve sorumluluk bilinci verilmemiş günlük yaşayan geniş insan kitleleri mi? Yoksa toptan hepimiz mi sorumluyuz? Son yılların sonuçlarının genel değerlendirmesi ülkemiz ciddi olarak eğitilmeyen veya öğretilemeyen bir nesil ile karşı karşıyadır. Bu gençliğin yarınki Türkiye'si nasıl olacak, bunu düşünmek istemezsiniz herhalde.
Sorun Temelden Kaynaklanıyor
Lise bitirme ve olgunluk sınavları yapılmadığı için öğrencilerin ne bilip bilmediği tam olarak bilinmiyor. Bilindiği gibi bu yıl liseyi dört yıl okuyarak bitiren öğrenciler girdiler ancak sonuç geçmiş yıllara göre daha düşük. Acaba dört yıllık lise eğitimi öğrenciye bir şey katmadı mı? Geçmişte üç yıl olan eğitim sürecinde ne eksikler görüldü de eğitim dört yıla çıkarıldı? Bu durumda ne değişti? Bunun üniversite eğitimine ve sürecin anlaşılmasına ne oranda katkıda bulunacağının araştırılması gerekir. Dört yıllık lise eğitiminin ne getirdiği ve ne götürdüğü ileride daha iyi ölçülebilecektir.
Önce adaletsizlikleri sorgulayalım
Bu durum yeni bir sorun yaratıyor. Vakıf üniversiteleri çok düşük puanla öğrenci alıyor. Bu durum parası olanın istediği okula girmesine, parası olmayanın da okuyamadığı bir durum yaratıyor ki hakkaniyet ve kalite sorunu yaratmaktadır.
Sınava endekslenen öğrenciler muhakeme yeteneklerini yitirdi. ÖSS eğitim sistemini iflas ettirdi.' 'Fırsat eşitsizliği çok büyük'.
Eğitim artık sınava hazırlanabilen ve parası olanın yapabildiği bir duruma gelmiştir. Doğu illerinin ve gelir düzeyi düşük bölgelerde ve ailelerin çocuklarının başarısının düşüklüğü de buna bağlı olarak değişmektedir.
Her yönü ile okul öncesinden lise eğitimine kadar ciddi bir fırsat eşitsizliği ve adaletsizliliğin olduğunu belirtmek gerekir. Okullar arası, iller arası ve adaylar arasında Ağırlık Ortaöğretim Başarı Puanı'nın hesaplanmasının yarattığı adaletsizlik, sınava hazırlanma ve puanlar arasındaki küçük farklılıkların etkisi bir bütün olarak ele alınmalıdır. Okular arası farklılıklar kadar eğitmenlerin bilgi ve deneyimi ayrıca tartışılması gereken bir diğer konu.
Eğitimde fırsat eşitsizliği bölgeler arası dengesizlikle paralel gelişmektedir. Araştırmalara göre öğrencilerin yüzde 80-85'i kadarı dershaneye gidiyor, yüzde 20 kadarı da ek özel ders alıyor. Varlıklı çevrelerin çocukları açıkçası daha başarılı oluyor.
Bu bağlamda başarısız olan öğrencilerimiz değil, geleceğin nitelikli insanı yetiştirecek, farkına varılabilirliği gelişmiş, belirli bir düzeyde genel bir eğitim almış, bilimsel gelişmeleri izleyen, sorgulayıcı eğitimi veren sınava endeksli ezberci eğitime sistemi bugün iflas etmiştir.
Kontenjan Artışı Başarısızlığı Gölgelemiştir.
Ülkemizde Üniversite kontenjanlarıyla ilgili bilgi veren Yarımağan, kontenjanların merkezi yerleştirmeyle öğrenci alan programlar ve özel yetenek sınavıyla öğrenci alan programlardan oluştuğunu kaydetti. Ancak bu öğrencilerin tercih yapma şansının elde etmesi için geçmiş yıllarda uygulanan belirli sayıdaki soruların %15'ini doğru cevaplama düzeyi %10'a indirilerek ileride olası kontenjan açığının oluşmamsı için önlem alınmış olu.
Sınavı geçerli sayılan adaylardan 1 milyon 294 bin 74'ünün ÖSS puanı hesaplanırken 29 bin 927 adayın ise ÖSS puanları hesaplanamadı. Böylece tercih yapma hakkını elde edemeyen aday sayısı ise 94 bin 201 (yüzde 7.11) oldu.
Bu yıl açıkçası YÖK üniversite önündeki birikimi eritmek için bir taraftan kontenjanları artırdı diğer taraftan kontenjan açığı yaşanmaması için taban puan için gerekli olan belirli orandaki soru çözme oranın düşürdü. Kontenjan artırılması mezun öğrenci birikimini azaltmak ve yeni açılan vakıf üniversitelerini doldurmak için atılmış bir adım olduğu artık sıradan insanlar tarafından da seslendirilmektedir. Doğal olarak artırılan kontenjanlara paralel olarak eğitim kalitesinin arttığını söylemek çok zor, tersine yüksek öğretimin kalitesi düşmüş ve ileride daha da düşecektir.
Bu yıl bir taraftan kontenjanlar artırılırken (yaklaşık 90 bin) diğer taraftan hızla geçmişten kalarak biriken öğrenci sayısı eritilmeye çalışılmaktadır. Mevcut kontenjan durumu merkezi yerleştirme ile öğrenci alan programlar grubuna devlet üniversiteleri için 529 bin, vakıf üniversiteleri için 73 bin, KKTC üniversiteleri için 16 bin ve yurt dışı üniversiteleri için çoğunlukla orta Asya'daki üniversiteler için ise 2 bin 400 olmak üzere toplam 621 bin 749 kontenjana yerleştirme yapılacaktı. Özel yetenek sınavı ile öğrenci alan programlar grubunda devlet üniversitelerinde 14 bin, vakıf üniversitelerinde 5 bin 400, KKTC üniversitelerinde bin 898 ve yurt dışı üniversitelerinde 264 olmak üzere toplam 21 bin 779 kontenjan bulunuyor. Şimdilik toplam 643 bin 528 kişi bu yıl bir yüksek öğretim programına kayıt yaptıracaklar. Ancak unutmayalım dünyanın hiçbir ülkesinde açık öğretim dahi iki yıllık ön lisans okullarına giren öğrencileri de sayarak "bilmem şu kadar öğrenciyi üniversiteye soktuk" denilemez.
Bu durumda neredeyse sınava gripte üniversiteye girmeyen öğrenci kalmayacak. Sınava giren her iki adaydan biri üniversite kapısından içeriye girmiş olacaktır. Buna rağmen yinede kontenjan açığı yaşanacaktır. Çünkü artık bazı okullara kayıt yaptırmanın da bir anlamı kalmadı. Ciddi anlamda genç işsizlik işe girme ekseninde kurgulanmış üniversite sınavı durumunu sorgular olmuştur. Bu durumda bugün açtığımız bazı üniversiteleri belki de kapatacağız.
Üniversite Türkçe ve Matematik Öğretmez
'Kontenjanlar arttı ama pekâlâ bu gençlerin üniversite okuma potansiyeli var mı? Mezunların kalitesi ne olacak? Mezunlarımızı yarın batı ülkelerindeki üniversitelere gönderebilecek konumda mıyız? ÖSS sınav sonuçları bir şekilde bu ülkede okuma yazma bilmeyen lise mezunu olduğunun göstergesidir. 30 bin öğrencinin genel bir sınavda sıfır çeken, yüzde 60 öğrencinin fen testine dokunmadığı bir neslin Türkiye'nin geleceğine ne katacağını şimdiden düşünmek gerekir. Bu kişileri üniversiteye iteleyerek sorunu üniversitelere yıkmak ne denli doğru? Doğal olarak kontenjan artışı ile eğitimsiz ve yetersiz yüz binlerce kişi üniversitenin kucağına atılmış olmaktadır. Açıkçası üniversitelerin durumu bu bağlamda çok parlak değil. Başta üniversitelerin bu denli yetersiz öğrenciyi kabul etme ve etmeme konusunda görüşlerini ortaya koyması gerekir. Üniversiteye gelen öğrenciye Türkçe, matematik ve fen bilgisi öğretilmez. Üniversite temel bilimleri bilim yapmak üzere öğrencinin kendi yeteneğini ve fikirlerini oluşturması beklen
Üniversite nedir? Amacı meslek mi kazandırmaktadır? Yoksa öğrenciye genel kültür ve felsefi bilgi derinliği kadar meslek mi öğretir sorusunu sordurtuyor.
Üniversite kişiyi hayata bağlayacak, okuyarak, çalışarak yaşamda mutlu olmanın yolarını kazandırması gerekir, hiç matematik sorusu çözemeyen yani soyut düşünemeyen bir öğrenciye nasıl bilim anlatacaktır. Uzun zamandır öğretim üyeleri (%50'den fazlası) liseden gelen öğrencinin dersi izleme ve anlama düzeyinden şikâyetçiydiler. Bilemiyorum yarın nasıl olacaktır. Düşük bilgi ile üniversiteye gelecek ve buradan da yeterince eğitilmeden, hiçbir yabancı dil bilgisi olmadan, bilimsel düşünme ve kritik yapma becerisi geliştirmeden mezun olacak yüz binlerce diplomalı insanla bu ülkeyi nereye taşıyabiliriz.
Ne Yapılmalı?
Yaşanan bunca sınav endeksli sistem artık liselerde eğitimin sınava endekslendiğini ve eğitim sistemini esir aldığını ve eğitimin iflas ettiğini görmek gerekir. Ayrıca öğrencilerin sınava endekslenerek muhakeme yeteneğini yitirdiğini görmek gerek. Eğitim her açıdan bir bütün olarak ele alınmalı ve temelden sorgulanmalıdır.
Artık rakamlarla oynayarak bilmem kaç kişi üniversiteye girdi değil, temelden konu masaya yatırılmalı ve köklü çözüm yolları aranmalıdır. Ülkemizde lise eğitimine kadar yaşanan yoğun sınav ve yaşanan kaygıların yarattığı stres ve yeterli bilgi alamamak önemli faktör olabilir. Öğrencilerin ÖSS'ye yorgun, yılgın ve çaresiz girdiğini sıkça gözlüyoruz. Eğitimin kalitesinin artırılması ve daha nitelikli bir eğitim için sürecin bir bütün olarak ele alınması gerekir.
Bu yılki ÖSS sınav sonuçları sınava giren öğrencilerin büyük çoğunluğunun başarısızlığı ilk defa net olarak orya çıkmıştır. Milli Eğitime bağlı liselerin eğitim düzeyi mutlaka mercek altına alınmalıdır. Ülkemizin eğitim geleceği bana göre savunma kadar önemli ve iş özel okullara ve dershanelere bırakılmayacak kadar ciddi boyuttadır.
1. Eğitim fakülteleri günün koşullarına göre güncellenmeli. Yeniden Öğretmen okulları aşılmalı ve öğrenciler geçmişte olduğu gibi yetenek sınavına göre öğretmenliğe alınmalıdır.
2. Yüksek öğretim görmek ve belirli bir meslek edinmek isteyen öğrencilerin Üniversite yerine, Meslek Yüksek Okulları, Politeknik Üniversiteler gibi daha çok mesleğe yönelik eleman yetiştiren okullara yönlendirilmeli. Üniversite eğitimi gerçek amacına uygun felsefi tartışma ve bilimsel metot ve mesleki araştırma alanına getirilmelidir.
3. Ulusal Eğitim Şurası acilen toplanmalı. Özel okul ve dershanelerin durumu gözden geçirilmeli. Yeniden ilk ve Ortaöğretim ağırlıklı olarak millileştirilmeli. Avrupa ülkelerinde olduğu gibi belirli sayıda amaca uygun vakıf ve özel okullar olabilir ancak ülkemizin bugünkü görüntüsü ile eğitim % 40'ından fazlası özel sektör tarafından yürütülmekte ki bu durum OECD standartlarının çok çok üzerinde. Buna karşı uluslararası testlerde de en sonlarda geliyoruz. Orta öğretim yeniden bilgi kazanma ve kendi geliştirme eksenine taşınmalıdır.
4. Lise eğitimi yeniden tanımlanmalı. Orta öğretimde yetenek ve başarıya göre liseye yönlendirilecek öğrenciler üniversiteye hazırlanmalı. Genelde ortaöğretimdeki öğrencinin ancak %30 kadarı liseye yönlendirilir. Geriye kalan öğrenciler de yeteneklerine ve ihtiyaca göre meslek liselerine yönlendirilmiştir. Meslek liseleri de belirli bir düzeye kadar başarı durumuna göre yalnızca kendi alanında üniversiteyi okuyacak şekilde yönlendirilmelidir.
5. Lise son sınıfta liseyi bitirme sınavı yapılmalı ve olgunluk sınavı yapılarak kişinin yetişkin bir birey olarak en azından belirli bir bilgi ve bilince eriştiğinin belirlenmesi gerekir. Bu çerçevede herkesin üniversite sınavına girmesine gerek kalmaya bilir.
6. ÖSS'de soru ağırlığı müfredatla uyumlu hale getirilmeli.
7. Ortaöğretim başarı puanının etkisi artırılmalı.
8. Lise bitirme ve olgunluk sınavı mutlaka yapılmalıdır
9. Dershanecilikten öğrenciler kurtarılmalıdır. Maddi durumu iyi olan ailelerin çocukları dershanelere ve özel hocalarla gidip sınava iyi hazırlanırken yoksul ailelerin çocukları bu imkândan yoksun olarak sınava hazırlanamıyor. Bu soruna da çözüm bulunmalıdır.
10. Test usulü ezberci yaklaşımdan sistem kurtarılmalıdır
Bu sınav sonuçlara göre ülkemizin geleceği pek parlak bir bilimsel gelişme beklemiyor. Alınan sonuçlar ülkemizin ileride bilim yapamayacağını ve bilimde geride kalacağının bir işaretidir. Fen ve matematik bilmeyen hiçbir toplum ilerleyemez. İnsanlığın bugüne kadarki tecrübesi temel bilimleri kullanamayan toplumların gelişmediği yönündedir. Neden bu kadar öğrenci başarısı sorusunun cevabı bu ülkenin geleceği sorunu olup, her şeyi bir yana bırakıp ülke olarak bu konuya yönelmemiz gerekir. Anlaşılan orta eğitim yeniden düşünülmeli ve ülkenin geleceğini ileriye taşıyacak sürece girmesi gerekir. Başta siyasiler olmak üzere bütün yetkililerin ve aklı başında sorumluluk sahibi herkesin bu sorunu ciddiye alıp bir an önce çözüm yolları araması gerekir.