Gönüller Sultani
Mevsimlerin hızla birbirini kovaladığı, meleklerin soğuk şarkılar söylediği, insanların birbirini tanımadığı bir ülke varmış. Burada insanlar hayal kurmayı, rüya görmeyi bilmezlermiş. Renkler, çiçekler, tüm güzellikler yokmuş…Aslında varmış da insanlar göremiyormuş. Gözleri hırs, gönülleri ihtiras ve dilleri gıybet ile doluymuş.
Bu ülkede Lamour isminde genç bir adam yaşarmış. Lamour, her gece şehrin kenar mahallelerinin birinde kirli ve bulanık suyun aktığı kanal boyunca gezermiş. Gezerken de her gece kanalın kenarında kalan mezarlığa mutlaka uğrar mezar taşlarını incelermiş.
Bir gün değişik yazıyla yazılmış bir mezar taşı ilgisini çekmiş. Sanki karıncalardan örülmüş harfleri. Sadece “Gönüller Sultanı” diye yazıyormuş. Bu mezarlık Lamour’un ilgisini çekmiş. Kimdir bu „Gönüller Sultanı“ diye hayıflanmış. Birden mezar taşındaki yazıyı oluşturan karıncalar canlanmış; binlercesi, hatta onbinlercesi eklenmiş. Titremeye baslamışlar ve birleşerek harfleri, harfler kelimeleri ve kelimeleri de cümleler izlemiş. Ve genç adam okumaya başlamış.
«Yıllardır hep bu anı bekledim, hiç konuşmadım, hep sustum, hep seni düşledim. Her gün her gece, her saat senin hayalinle bekledim. Bir gün geleceğini düşledim, tasarladım belki de hayal ettim. Ve her gece yanımdan geçerken, gene seslenmedi diye hayıflandım; için için ağladım, ölüydüm ama seslenmeyişinle her gece yeniden öldüm. Kimseleri gözlemedim, kimselerle konuşmadım, seni gözledim, seni özledim hep”.
Karıncalar titreşiyor yazılar silinip tekrar yazılıyormuş. “Ve nihayet geldin, uzun sürdü ama geldin. Ve beni merak ettin Lamour. Evet ben Gönüller Sultanıyım. Fakat bu ülkede kimseler bilmez gönül, sevgi, aşk ne demek. Herkesde bir hırs, bir ihtiras bir koşuşturma. Ölülerini gömdükleri saatte terk ederler burayı ve bir daha gelmezler. Bir tek sen gelirsin, her gece buralara; insanların ebediyen susturulmuş olduğu yere. Söyle Lamour, bizlerden ne farkı var yaşayanların? Hayalleri alınmış, rüyaları çalınmış, gönülleri kazılmış. Onlar da bizler gibi susturulmuş, kimi kimsesi olmayan zavallı yaratıklar, yaşadıklarını sanıyorlar. Sonra kim kimin kimsesi olabiliyor ki bu ülkede? Tıpkı bizim kimsesiz kaldığımız gibi. Evet Lamour ilk defa konuşuyorum, seninle konuşuyorum. Biliyorum ki sen beni anlayacaksın, Gönüller Sultanı nedir kavrayacaksın. Bende senin yaşındaydım buraya girdiğimde. Her gece senin gibi gezerdim, kanal boyunca uzanan mezarlığı. Ve sonunda ebediyen bu sessiz ortamda kalıp seni beklemeye karar verdim. Canlı canlı girdim buraya, yaşıyorduysam tabii. Karıncalar açtı döşeğimi, ve karıncalar örttü üstümü. Onlarla konuştum yatınca. Titreyişleriyle titredim, titredikçe konuştum, konuştukça boğuldum; kendi kelimelerimde boğuldum ve sonunda kelimelerin ağırlığı altında ezildim, anlıyormusun? Evet Lamour, sana herşeyimi anlatmak istiyorum. Geçmişimi, geleceğimi, hepsini noksansız anlatmak istiyorum.
Biliyormusun, hiç sevilmedim ama hep sevdim. Ölesiye sevdim, anlıyormusun? Yaşasam fark etmeyecektin beni bu kahrolası ülkede Lamour. Senin için girdim diri diri mezara, senin için öldüm, kavuşabilmemiz için öldüm. Biliyordum bir gün geleceğini, bana döneceğini.»
Karıncalar titreşip yazılar silinmiş ve tüm karıncalar toprağın içinde kayıp olmuşlar. Ve ansızın mezarın üstü açılmış. Lamour bir ara irkilmiş ve ne olduğunu anlamadan, açılan yerde birisini göreceğini beklerken, az önce kayıp olan onbinlerce karıncaların titreştiğini görebilmiş ancak. Saniyeler sonra «yat yanıma» diye yazıyormuş. Lamour hiç düşünmeden girmiş açılan mezara ve gözlerini kapatarak yatmış usulca.
Lamour üzerinde yüzlerce, binlerce hatta onbinlerce karıncanın ağırlığı altında içindeki sevginin hafifliğini hissetmiş. Her bir karıncanın ayaklarını ayrı ayrı teninde sezerek saatlerce her bir karıncanın adeta izini sürmüş. Bir ara onlarla konuşur gibi olmuş ve ilk defa içinden suskunluğunu bozup konuşmak istese de, boğazına çöken karıncaların ağırlığı altında ses boğazında düğümlenmiş ve çıkamamış.
Günler sonra, kızının mezarlığına uğrayan anne mezar taşında « Sultan » yerine « Gönül Sultanları» yazıldığını görmüş. Dua ederek « inşallah rahat uyursun artık » diyerek mezarlıktan ayrılmış.
Lamour