Bilimsel açıdan oruç
Dr. Ali Sak
Orucu dini açıdan değerlendirmek benim ihtisas alanım dışındadır ve bu nedenle orucu daha çok tıbbi ve bilimsel açıdan değerlendirmeye çalışacağım. Orucun ruh ve beden sağlığı üzerine bir çok yazılar yazılmş olsa da, önemli gördüğüm bir kaç noktaya tekrar değinmeyi uygun buluyorum. Bilindiği gibi oruç hicri takvime göre uygulanır ve bu nedenle de her sene 10 gün öne gelir; ve her mevsim 33 yıl arayla bir defa dönüşüm geçirmiş olur. Oruç zaman olarak güneşin doğuşundan batışına kadar bir süreyi kaplar ve bu süre bulunduğumuz yere göre 12 (ekvator) ile 22 saat (kutuplar) arasında değişir. Bu nedenle kutuplarda yaşayan insanlara Mekke ve Medine bölgesine veyahut en yakın geografik ısı bölgesine (‘temperature zone’) uyulması tavsiye edilmiştir (Sakr 1975).
Oruç döneminde öğünler sadece şekilsel olarak değil, içerik ve zenginlik bakımından da değişmektedir. Bir çok ülkede oruç dönemlerinde besinler yağ, protein ve şeker bakımından çok daha zengin iken (Sakr 1975), diğer ülkelerde fakirlik nedeniyle daha az enerji alınmaktadır ve bu da kilo kaybına neden olmaktadır (Angel+Schwarz 1975). Oruç tutmak İslamın şartlarından birisi olmasına rağmen bir çok istisnalar da getirilmiştir. Özel durumlarda bazı kişiler oruç tutmaktan ya tamamen muaf tutulmuş (buluğ çağında olmayan çocuklar ve akıl hastaları) veyahut ertelenmiştir (hastalar, kadınların özel günlerinde, hamilelik, emzirmek ve yolculuk; Sakr 1975).
Aşağıda orucun beden ve ruh sağlığı üzerine olan etkilerini kısaca sistemetik bir şekilde ele alacağım.
Orucun sağlıklı insanlar üzerindeki etkileri
Enerji ayarı: Genelde Ramazan ayında öğün sayısı ikiye düştüğü için daha az enerji alınır. Bu nedenle de oruçlu insanlarda kilo ve yağ kaybına neden olur (Angel+Schwartz 1975). Bir çok araştırmalar oruç döneminde özellikle yağ, karbonhidrat (şeker), protein ve hormon metabolizmasının değiştiğini göstermiştir (Hallack+Nomani 1988). Fakat genel olarak bu konuda yapılan değişik araştırmaları ele alırsak, oruç döneminde kilo kaybının 1 ile 3 kilo arasında sınırlı olduğunu söyleyebiliriz.
Psikosomatik değişimler: Bir çok bilimsel çalışmada orucun ruh ve sinir üzerine olan etkileri araştırılmıştır. Tüm araştırmalarda dikkatin (konsentrasyon) azaldığını, sinirlenmenin ve letarjinin (uyuşukluğun) arttığını göstermektedir (Afifi 1997, Kadri ve ekibi 2000, Roky ve ekibi 2000). Bunun dışında zihinsel yetilerin de düştüğü gösterilmiştir (Ali+Amir 1989). Aynı şekilde, oruçlu 265 üniversite öğrencisi arasında yapılan araştırmaya göre, deneklerin yaklaşık yüzde 50’si daha az aktivite içinde oldukları, daha az konsantre olabildikleri ve öğrenmeye isteksiz oldukları tespit edilmiştir (Afifi 1997).
Baş ağrıları: Orucun en etkin olduğu rahatsızlıkların başında, şüphesiz baş ağrısı gelmekte (Awade+al Jumah 1999). Elde edilen verilere göre oruç tutanların yüzde 41’i, tutmayanların ise sadece yüzde 8’’i şiddetli baş ağrısından şikayetçi olmuşlardır. Orucun neden olduğu baş ağrısı yüzde 78 ile basınç ağrısı ve geri kalanı da migren tipindendir. Baş ağrılarının nedeni sadece aç kalmaya mı, enerji kaybına mı, yoksa insanın dengesinin bozulmasına mı, veyahut da sigara ve kofein tüketiminin azalmasına mı bağlı olup olmadığı henüz kesin bilinmemekle beraber, Mosek ve Korczn’nin (1995) yapmış oldukları araştırma sigara ve kofein tüketimindeki azalmanın buna neden olmadığını göstermektedir.
Kaza ve acil yardım olayları: Yapılan araştırmalara göre oruç tutan müslümanlar oruç döneminde daha çok kaza ve acil yardım olaylarına karışmaktalar (Langford ve ekibi 1994). Aynı şekilde, Birleşik Arap Emirlikleri’nde yapılan bir araştırmaya göre Ramazan ayında kazaların diğer dönemlere göre arttığı belirlenmiştir (Bener ve ekibi 1992).
İlaç kullanımında aksaklıklar: Türkiye’de yapılan bir araştırmaya göre 750 oruç tutan kişiden 187’si (25%) sağlık problemlerinin olduğunu söylemiştir (Karaagaoglu+Yücecan 2000). Hasta olanların yaklaşık yüzde 10’u normal ilaç alımlarını ihmal etmişlerdir. Asya’da yapılan başka bir araştırmaya göre oruçlu hastaların yaklaşık yüzde 45’i ilaç alımlarını ihmal etmişlerdir.
Ağır çalışma koşulları: Almanya’da yaşayan ve orta dereceli zor işlerde çalışan Türkler arasında yapılan bir araştırmaya göre işçiler ortalama 3.4 kg ve aşırı derecede sıvı kaybına uğradıkları tespit edilmiştir. Oruç tutanların yaklaşık yüzde 15’i rahatsızlıklarından dolayı iş göremez hale gelmiş ve oruçlarını bozmuşlardır (Schmahl ve ekibi 1988).
Doğum ve lohusalık durumları: Oruç döneminde sıvı ve enerji alımındaki düşüşler hamile kadınlar için ciddi etkileri olabilir. Yapılan araştırmalarda oruçlu hamile kadınlarda ciddi ölçüde metabolik stres (enerji dengesizliği) tespit edilmiştir (Malhotra ve ekibi 1989). Hamilelik ve emzirme dönemindeki metabolik stres, gerek fötus gerekse bebeğin gelişimini engelleme potanseyilene sahiptir. Nitekim Suudi Arabistan’da yapılan bir araştırmaya göre Ramazan ayında doğan bebeklerin diğer aylarda doğanlara nazaran daha düşük kilolu oldukları tespit edilmiştir (Opaneye ve ekibi 1990). Buna karşı İngiltere’de doğan bebekler arasında böyle bir şey gözlenmemiştir (Cross ve ekibi 1990). Bunu da yöresel beslenme ve hamilelik dönemindeki tıbbi kontrollerin farklılığına bağlamak mümkündür. Ayrıca Türkiye’de yapılan bir araştırmaya göre oruçlu emziren annelerin yaklaşık yüzde 25’i daha az süt ürettiği tespit edilmiştir (Ertem ve ekibi 2001).
Olumlu etkiler: Her ne kadar saydıklarımız genelde olumsuz etkiler olsa da, oruç tutmanın özellikle kandaki yağ oranını dengelediğini göstermektedir. Yapılan araştırmalara göre “iyi huylu” diye adlandırılan LDL lipoprotreinlerin oruç döneminde düştüğünü ve LDL, HDL ve kolesterol dengesinin düzeldiğini göstermektedir (Maislos ve ekibi 1993, Adlouni ve ekibi 1997). Bu da koroner damarların kireçlenmesini ve dolayısıyla da kalp krizi riskini önemli ölçüde düşürmektedir.
Orucun hastalar üzerindeki etkileri
Yapılan bir çok araştırma oruç tutmanın bazı hasta grupları için sakıncalı olduğunu veya olabileceğini göstermektedir. Özellikle koroner kalp hastaları, kalp krizi geçirenler, migren, kas hastaları, çok zayıf ve anemik olanlar, tüberküloz mikrobu taşıyanlar, ülser, böbrek yetmezliği bulunanlar, kanser, diyaliz, şeker, epilepsi, alzheimer, parkinson hastaları ile gün içinde düzenli ilaç kullananların oruç tutmalarının sakıncalı olduğu belirtilmiştir.
Her ne kadar sıkı bir doktor kontrolünde ve uzun süreli insulin iğnelerinin tercihinde şeker hastalarının herhangi bir olumsuz veriler (kandaki şeker oranı) elde edilmeden oruç tutabileceği kanıtlansa da (Belkhadır ve ekibi 1993), özellikle Tang ve Rolfe (1989) un çalışmasına göre tüm şeker hastalarının oruç tutmamaları öğütlemiştir.
Sağlıklı bir oruç dönemi için tavsiyeler
Yukarıda saydığımız tüm şikayetler oruç döneminde meydane gelen dengesiz beslenmelerden kaynaklanmaktadır. Bu nedenle Ramazan ayı boyunca, dini vecibelerimizin yanı sıra özellikle de beslenme konusuna özen gösterilmesi gerektiğini söylemekte fayda vardır. Ramazan döneminde dikkat edilmesi gereken hususlar:
- Mide uzun süre işlevsiz kaldığı için iftarı hafif yiyeceklerle açmak ve yemeklerin arasında dinlenilmesi gerek.
- İftar sofrası çeşitlilik bakımından zengin ve dengeli olmalı.
- Özellikle çay ve kahve, yemekten iki saat sonra tüketilmesi daha uygundur
- Sağlıklı bir oruç dönemi için sahura mutlaka kalkılmalı ve sahurda hafif yiyecekler (süt tatlıları, az yağlı, protein ağırklı besinler) tercih edilmeli.
- Gerek iftarda ve gerekse sahurda bol miktarda sıvı tüketmek önemlidir.
Bu çalışma ağırlıklı olarak Leiper ve ekibinin çalışmasına dayanılarak düzenlenmiştir. (Leiper JB et al. 2003. Effects on health of fluid restriction during fasting in Ramadan. European Journal of Clinical Nutrition, 57, Suppl.2, 530-538. )