'Bir Daha Olmasın!' Dediler
02.06.2005
Bundan tam 12 yıl önce, 29 Mayıs 1993' te, Almanya'nın Solingen kasabasında korkunç bir vahşet yaşanmıştı. Bu vahşet, insanlara ister istemez Almanya'nın geçmiş Hitler Almanya'sını anımsatıyordu.
Genç Aile'sinden 5 kişi, iki çocuk,iki torun ve bir yeğen, yaşı tutmayan gençler tarafından, sözde eğlenirlerken cayır cayır yakılmıştı. Arkada gözü yaşlı bir anne ve baba ve de en önemlisi 20. yy. da Avrupa' nın ortasında Almanya'da gelişen olayın vahşet boyutu.
12 yıl sonra 29 Mayıs Pazar günü Solingen kasabasında "Nefretlerin Barışa Dönüştürüldüğü" bir gün yaşandı. Türk-Alman Dostluk Federasyonu'nun (DTF) öncülüğünde, Solingen Tiyatro ve Konser salonunda ödül töreni olarak özellikle bu gün ve Solingen seçilmişti. Türk ve Almanlar arasında, dostluk köprüsünü geliştirmeye yönelik etkinlikte, sadece "Sevgi,Dostluk,Barış" mesajları verilirken böylesi olayların bir daha yaşanmaması gerekliliği vurgulandı.
Ama Mevlude Genç annenin yüreğinden bu konuşmalar esnasında neler geçiyordu? Kimse bilemezdi...Hissedenler, benim gibi mendillerle toplantıyı izledi..Ara sıra da, politikacıların konuşmaları esnasında: "Olaylar olmadan önce nerelerdeydiniz?" gibi bir isyan duygusu, insanın içinden geçmiyor da değildi!..
Solingen'de yapılan etkinliğe, Türkiye'den Devlet Bakanı Mehmet Aydın,CHP Genel Başkanı Deniz Baykal, CHP Genel Başkan Yardımcısı Onur Öymen, DYP'den Nüzhet Kandemir, Almanya 'dan, Berlin Büyükelçisi Mehmet Ali İrtemçelik, Düsseldorf Başkonsolosu Hakan Olcay,TAM Direktörü Faruk Şen, DİTİB Genel Başkanı Rıdvan Çakır , Solingen Belediye Başkanı Franz Haug, NRW Medya Bakanı Wolfram Kuschke ve de olayın olduğu dönem Kuzey Ren Westfalya Eyalet Başbakanı ve geçen dönemin Cumhurbaşkanı Johannes Rau'da etkinliğe katılan politikacılardandı.
Johannes Rau,siyaset ödülünü Deniz Baykal'ın elinden aldı. J.Rau: "Kin öldürür, sevgi yaşatır!" sloganı ile; Mevlude Genç' te: "Çocuklarımızın ölümü bizi birbirimize yaklaştırsın!" diyerek,vahşet olayı, birlik ve beraberlik boyutuna dönüştürmüş ve siyasetçi olarak Mevlude Genç ile birlikte, üzerine düşen sorumluluğu en örnek bir şekilde yapmıştı.
Aşık Veysel'in "Uzun İnce Bir Yoldayım" ve Mozart'ın "Türk Marşı" nı konuklara dinleten, piyanist Fazıl Say, kültür ödülünü; engelli sporcu Avni Kertmen, spor ödülünü;Türkiye'de yaptığı programlardan dolayı Alman televizyon sunucusu-TOTAL tv- Stefan Raab, medya ödülünü;TAM adına Faruk Şen, dostluk ödülünü; işadamı Mustafa Baklan, ekonomi ödülünü, Johannes Rau, siyaset ödülünü aldılar.
Toplantıya Alman politikacılarının, özellikle SPD' den kimsenin katılmaması düşündürücü....Daha da düşündürücü olanı; CDU' nun böylesi toplantılara hiç katılmaması..
Solingen vahşetinin yaşanması, o dönem politikacılarının sorumsuzca verdiği demeçler,yabancı ve ilticacıların seçim zamanlarında seçim malzemesi olarak kullanılması, yabancı düşmanlığının artmasına neden olmuştu.Solingen olayından önce de bir çok olaylar yaşanmıştı...Evlerin yağmalanması, güncel olaylar haline dönüşmüştü. O dönemde, CDU, " Gemi doldu! " ifadesini kullanmıştı! Kuzey Ren Westfalya 'da geçen hafta ki seçimlerde de NPD (aşırı sağcı parti) " Gemi batıyor! " sloganı ile seçimlere katıldılar! Devlet istatistiklerine göre, 2000 yılında, sadece Ocak ve Mart aylarında, Almanya' da saldırı, yaralama ve yakma gibi 134 olayın 22' si NRW'de yaşanmıştır.
Hollanda'da Van Gogh'un yeğeninin, radikal bir islamcı tarafından öldürülmesinden sonra, gerek Hollanda'da, gerekse de Almanya'da göçmen yasaları tekrar tartışılmaya başlandı.
Verilen mesajlar,bir daha böyle olayların yaşanılmaması gerektiği, kin ve nefret değil, sevgi ve dostluk ile her şeyin aşılabilineceği doğrultusundaydı.
Ancak; önyargıların, yaşadığı her yerde bu tür vahşetler yaşandı, yaşanılıyor ve de yaşanacak. Önyargıların mantığı yok.Bir insanın bir insana,bir kültürün başka bir kültüre karşı, önyargıların olduğu ortamlarda barışın ve sevginin gelişebilmesi olanaksız.Önyargıların aşılabilmesi, ancak, kafalarda ki duvarları, tabuları yıkmakla olasıdır. Duvarları, tabuları yıkamıyorsak; Alman Anayasası' nın 3. maddesi " yasalar önünde eşitlik " yani; "Kimse cinsiyeti, kökeni, ırkı, ülkesi ve milliyeti, inancı, dinsel ve politik görüşü nedeniyle imtiyaz sahibi de olamaz, mağdur da edilemez." ilkesini kafalarımıza yerleştirirsek belki uygulamalara karşı çıkma bilincine ulaşabiliriz.
Çoğumuzun; "Bırakın şu gavurları!", Almanların da, "Sarımsak kokan pis Türkler!" demeyeceği, kültürlerin içiçe geçtiği, önyargıların yıkıldığı ve de; insanın her yerde insanca yaşayabileceği bir dünyaya doğru...
Ateş ve havanın renkleriyle Eflatunlu günlere
Nazlı Özdemir