Bahattin GEMİCİ
ALMANYA
KANI KANLA YUMAZLAR
Köy Enstitüleri’nin devamı olan Hasanoğlan Atatürk İlköğretmen Okulunda meslek dersleri öğretmenimiz Aydın İpek’in anlattığı bir öykü beni derinden etkilemişti.
Yıllar önce adamın biri tarladaki sınır anlaşmazlığı yüzünden kavga ettiği komşusunu öldürmüş. Katil, önce idamla yargılanmış sonra cezası müebbete çevrilmiş. Uzun yıllar hapis yattıktan sonra aftan yararlanmış. Dışarı çıkmış ama yörede kan davası olduğu için öldürdüğü adamın çocuklarının kendisini öldürmesinden korkuyormuş. Hemen bir tabanca temin etmiş ve beline sokmuş. Köyüne gitmeden önce kasabalarındaki bir berbere giderek traş olmak istemiş.
Berber adamın yüzünü sabunlamış, elini usturayı almış ve başlamış traşa. Bir süre sonra hapisten çıkan adam berberi tanır gibi olmuş ama, kim olduğunu pek çıkaramamış. Sonra berberin gözlerine dikkatlice bakınca onun öldürdüğü adamın oğlu olduğunu anlamış. Berberin usturası da o anda tam adamın boğazının üstündeymiş. Adam elini beline atmış. Durumu farkeden berber; “Dur!” demiş. “Kanı kanla yumazlar, kanı su ile yurlar!”
Bu öyküyü dinleyince hepimizin tüyleri diken diken olmuştu. Barışmak, barışabilmeyi bilmek büyük bir erdemdir. Ne demiş Koca Yunus; “Söz ola kese savaşı / Söz ola kestire başı / Söz ola ağulu aşı / Yağ ile bal ede bir söz”
Bizim toplumumuzun insanları nedense birbiriyle didişmeyi, kavga etmeyi çok sever ama barışmayı da bilir. Güneydoğu sorunu nedeniyle ülke olarak, toplum olarak yitirdiklerimizi bir düşünelim. Yitirdiğimiz gencecik insanlar; şehitlerimiz, gözü yaşlı analar, bacılar, çocuklar... Ve gazilerimiz; vücudunun bir parçasını vatanı için kaybetmiş, ömür boyu tekerlekli sandalyeye mahkum olmuş yiğitlerimiz... Boşaltılan ve terkedilen köyler...
Ölen kim olursa olsun bizim ülkemizin insanı. Oysa şiddete başvurmadan, kan dökmeden var olan sorunlarımızı daha kolay çözebilirdik. Yoksul ülkemiz batılı ülkelerden geçen otuz yıllık süre içinde yüz milyarlarca dolarlık silah almış. Ölen bizden, gülen ise bizim birbirimizi yok etmemizden kazanç sağlayan emperyalist güçler. Oysa silaha harcadığımız paralarla neler yapılmazdı ki...
Evet, ülkemizin önünde çözüm bekleyen bir yığın sorun vardır. Bu sorunları milletçe el ele vererek, güç birliği yaparak, yağmanın ve yolsuzlukların üstüne giderek ve hepsinden önemlisi daha çok çalışıp daha çok üreterek çözebiliriz. Türk- Kürt ayrımı yapmadan Türkiye Cumhuriyeti’nin tüm yurttaşları olarak sorunlarımıza birlikte çözüm arayabiliriz.
Türkiye zor bir dönemden geçmektedir. Emperyalist güçler etnik bir çatışma çıkarmak, ulusal bütünlüğümüzü parçalamak ve ülkemizi güçten düşürmek için terörü kışkırtmaya devam etmektedirler. Terörün ve ırkçılığın çözüm olmadığını, emperyalist güçlerin dayattığı çözüm ve açılımların bizlere yarar sağlamayacağını bilelim. Onların oyunlarını boşa çıkartalım.
Asırlardır süren kardeşliğimizi bozmayalım. İçimizde varsa kin ve düşmanlık tohumlarını söküp atalım. İncinsek de incitmeyelim. “Sevelim, sevilelim/ Dünya kimseye kalmaz” diyen Yunus Emre’ye kulak verelim.
Bunun için ilk adımı biz atalım; komşumuza bir selâm vermekle, bir çay, bir kahve ikram etmekle başlayalım işe. Birbirimizin derdine kulak verelim. Kürt’ün ve Türk’ün aynı kilimin güzel motifleri olduğunu unutmayalım. Bizi bölmek isteyenlerin tuzağına düşmeyelim. Ulusal sınırlarımızın içinde, toprak bütünlüğümüzü koruyarak acıyı ve sevinci paylaşarak barış içinde bir arada yaşayalım.
“Çizdiğimiz sınırlar içinde yaşayan çeşitli din ve mezheplere sahip insanlar birbirlerine karşı ırk, çevre, din ve ahlâk ayrılıkları gözetmeksizin birbirlerinin kardeşidirler.” diyen ve “Yurtta barış, dünyada barış” belgisiyle tüm insanlığa çağrıda bulunan büyük Atatürk’ün değerini bilelim. Ülkemizi çağdaş uygarlık düzeyinin üstüne çıkarmak için, demokrasiyi bütün kurum ve kurallarıyla yerleştirmek için el ele verelim.
1993 yılında, Esinti adlı şiir kitabımda yayımlanan şiirimle tüm yurttaşlarımızı barışa ve kardeşliğe çağırıyorum.
GELİN, SÖNDÜRELİM BU YANGINI!
Ha Kürt, ha Türk densin adımıza
Asırlardır kardeşiz
Anadolu toprağında
Kız alıp oğlan evermişiz
Çayda çırayı söylemişiz birlikte
Halay çekmişiz, hora tepmişiz
Ayrı gitmemiş yiyip içtiğimiz
Et ve tırnak gibi olmuşuz
Çanakkale’de, Gaziantep’te
Siper etmişiz göğsümüzü emperyalizme
Sarmışız yaramızı, yırtarak gömleğimizi
Omuz vermişiz birbirimize
Birlikte kurtarmışız Türkiye’mizi
Nakış nakış işlemişiz
Şimdi kurşun atar olmuşuz birbirimize
Köyler basmışız, canlar yakmışız
Yakmışız güzelim ormanlarımızı
Geleceğimizi yakmışız ellerimizle
Gelin, söndürelim bu yangını
Dindirelim bu acıyı
Kucaklaşıp ağlaşalım
Saralım yaralarımızı yeniden
Kanı kanla yumazlar!