Batı'lı ülkelerdeki çağdaş değişim anlayışında her zaman Kültürel yapılanma yatar, yani kitap okuma, gazete okuma, yada her alandaki araştırmacılık bilincinin aşılanması verilmesi gibi. İspanya'da bir Turizm Bakanlığı yoktu düne kadar, ama her İspanyol bir kültür ve Turizm elçisidir. Bizde de tüm ulusal değerler anlamsız biçimde farklı modellerle yok ediliyor. Dünyada sadece dört mevsimi Türkiye'de yaşarsınız, ama biz bu güzelliğin anlamını manasını bile hala görmemezlikten geliyoruz, hala ne bir kültürel nede bir Turizm politikamız var, sadece yapılıyor işte görüntüsü vermek adına açıklamalarda bana göre zaman kaybından başka bir şey değil.
Her zaman bunu yazarım ve söylerim, hala okumayan bir toplumuz, her yerde Üniversite açmak bir farklılık değil, asıl önemlisi bilinçli akıllı ve geleceği görebilen Atatürk değerlerini benimsemiş önemsemiş bir gençlik yetiştirmektir. 160 kadar Üniversitemiz var, ama her yıl mezun olan binlerce gencimiz geleceğinin ne olacağı korkusuyla yaşıyor. Milli Eğitim Bakanlığı ve Kültür Bakanlığı hızla çağdaş değişim bilincinden uzaklaşıyor, neredeyse tüm kitaplardan Atatürk'ün anlamı ve değerleri yavaş yavaş yok edilmeye çalışılıyor.
73 milyon ülkede sadece tüm ülke genelinde 1500 civarında kütüphane sayısı var. Ama Almanya'ya baktığımızda 82 milyonluk ülkede 16 bin kütüphane sayabilirsiniz. Bizimle Almanya arasındaki kültürel farklılığın burada bile ne kadar bariz biçimde ortaya çıktığını görebiliriz. Almanya Türkiye'nin (AB) alınmasında tam üyelikten ziyade imtiyazlılıkta direnmesinin kendisince haklılıklarını da burada sadece kültürel değişimin çok gerisinde kalan bir Türkiye modelini gösteriyor. Kendi ülkesinde yaşayan 4 milyona yakın bir Türk toplumu var,sadece 24 bin Türk öğrenci üniversitelerde öğrenim görüyor.buna karşılık 27 binden fazla hapishanelerde çile çeken Türk var.
Yani okuyan sayısından çok suç işlemiş insan sayısı ve bu çok önemli bir mesele, Ama burada Türk toplumunu yönettiklerini söyleyenler,bu gerçeği nasıl görmezler acaba? Yurt dışında bu tablo böyle ama, Yurt içinde bundan farksız mı durum? Uluslararası toplumsal kurumlar,araştırma ve bilimsel değerlendirme yapan kuruluşlar tüm bu gelişmeleri değerlendiriyorlar. Burnumuzun dibine kadar gelip bu araştırmaları yapıyorlar. AB bunu çok iyi analiz ediyor ama bizimkilerin umurunda değil,kalkıp''beni nasıl almazsın'' diye kafa tutarız Dünyanın gözü önünde ucuz kabadaytılık yapmak,yada gösteriden siyasal çıkar beklemek.
İşte bu bize ulusal değerlerimizi kaybettiren resimler. Bilinçsiz bilgisiz deneyimsiz siyaset anlayışı. Yani ulusal değerlerin kazanımlarının getirisinin yerine,siz kendi imtiyazlılığınızı yada modelizim tutkunuzu daha önce düşünürseniz, bu siyasetteki basit oluşum olan dalkavukluk ve yalakalık getirisi olacaktır ki, buda ülkenin çağdaş değişim sürecindeki tıkanmışlığı getirecektir. Yani kültürel yapılanmanın buradaki önemi her noktada kendini göstermektedir. Okumuş toplum olmak araştırmak bilime çağdaş değişime önem veren bir toplum olmak işte asıl önemli olan bu sanırım.
Türkiye'de hala bir yılda doğru dürüst bir kitabı bile okumayan insanlarımız var. Hala sıkıntılı ve geri kalmışlığı yaşayan ülkelerde bile, sayı oldukca fazla. Malezya'da 4, Azerbaycan'da 6, Kazakistan'da 4, Kongo'da 3, Arnavutluk'da 3, Hindistan'da 3, Pakistan'da 3, Litvanya'da 3 bir yılda bu sayıda kitap okuyan insan sayısı.
Peki hala çalışmayan Kültür Enstitülerimiz nerede? Biz (TÜBİTAK) gibi ayakta kalan bir bilimsel kurumun bile artık anlamını yok etmeye çalışan bir zihniyete teslim olmuşken nasıl bir kültür politikası düşünebiliriz? Şimdi tüm siyasal yaşamı etkisi altına alan sözde ‚demokratik açılım’ adı verilen çağrışımların sonunda neler yaşayacak bu ülke acaba?. Bu güne kadar asla sanat ve sanatçısını düşünmeyen, kendi siyasal geleceğini, kendi modeli adına değişiminin getirisindeki yaygınlaşmayı düşünen, ve ülkeyi her geçen zaman içinde siyasal krizin ortasında bırakan bir hükümet. Şimdi böyle bir dönemde demokratik değişim projesi dedikleri planda acaba ''kültürel değişim'' adına nasıl bakıyor?.
İşte hala açıklanmayan ‚demokratik değişim’ çarkının içinden nasıl çıkılabilir bunuda bilmiyor. Ülkedeki kültürel tıkanmayı, yada toplumun kültürel yapılanmasını nasıl ve ne gibi bir çalışmayla ortadan kaldırabilirler bunu açıklayamıyorlar. Ama bana göre toplum bu tıkanmanın içinde kaldığı sürece, mevcut siyasi iktidar yani (AKP) kendi modelini hayata geçirmek adına çok kolay bir yolda olduğunun gerçeğininden asla ayrılmayacaktır. Kültürel değişim olmadığı sürece, toplum kültürel farklılıkları yaşamadığı sürece uluslararası saygınlığımızın asla sağlanamayacağı bir gerçek. Okumuş aydın bir toplum olmak Atatürk'ün asıl görmek istediği bir değişimdi. Türkiye bu değişime girmesi yerine uzaklaşıyor.