Bir Kadın İki Şair
Iki konu hakkında merakım çok artti. Birincisi benden 40 sene evvel 15 Ocak 1902 senesinde Selanik te doğan Güzel yüzlü şair adıyla da anılan Nazım Hikmet in yaşadığı ve bilmediğimiz yönleri. Nazım’ın Babasının adınında Hikmet olduğu bilinir. Annesi Ayşe Celile hanımın Babası Hasan Enver Paşa, Polonyadan 1848 ayaklanması sırasında göç, ederek önce Selanik’e oradanda Istanbul’a gelen Mustafa Celalettin Paşa nın oğludur. Mustafa Celalettin Paşa, diğer adıyla Konstantin Borzecki, 7 lisan bilen , Osmanlı ordusunda çok önemli görevlerinin yanında ‘’Yeni Ve Eski Türkler’’ adıyla kaleme aldığı Fransızca kitapla ünlü bir kişiliği vardır.
Ayşe Celile Hanımın annesi ise Alman kökenli General Karl Detroit ‘’ Mehmet Ali Paşa ‘’ nın kızıdır. Bu nedenle melez olan Ayşe Celile hanım Istanbulda dillere destan olan bir güzelliktedir. Ailecek bir çok lisanı ana dili olarak konuşan ender kültür seviyesinde olan bir aile yapısına sahipdirler. Ayşe Celile hanımın kız kardeşi Münevver hanım ise yine Şair olan Oktay Rıfat’ın annesidir .
Nazım Hikmetin Babası olan Hikmet bey, Hariciye Nezaretinde çalışan bir memurdur. Hikmet beyin babası Nazım Paşa ise Diyarbakır , Sivas, Konya ve Halep valiliklerinde bulunmuş değerli Osmanlı Paşasıdır. Bu nedenle Celile ve Hikmet beyin ilk çocuklarının adına, dede ismi Nazım verilir. Nazım Paşa Mevlevi tarikatının bir üyesidir. Son görevi olan Selanik Valiliği sırasında Nazım Hikmet Selanikte doğar.
Daha sonraları Hariciye Nezaretinden ayrılan Hikmet bey, serbest çalışmayı dener fakat başarılı olamaz. Tekrar memuriyete geri döner. 1913 senesinde Nazım Hikmetin ilk şiiri olan ‘’Feryad-ı Vatan’’, çocuk yaşta yazdığı güzel bir denemedir. Aynı yıl Istanbul Galatasaray Sultanisinde orta okula başladığı dönemlerde Göstepe de dedesinin bahçe içindeki bir evde otururlar.
Harp döneminden olduğu söylenen bir nedenle, veya babasının işlerinin iyi gitmemesinden dolayı Galatasaray İdadisinden alınan Nâzım Hikmet, Nişantaşı lisesine verilir. Şiir denemelerinin arttıdığı dönemlerde denizcilerle ilgili yazdığı bir şiiri , Bahriye Nazırı Cemal Paşa ya okuyunca , Paşanın istemi ile 1917 de Heybeli Ada Bahriye Mektebine geçer. Bahriye Mektebinde edebiyat öğretmeni Yahya Kemal ile tanışması Hoca Talebe ilişkisi ile başlar. Nâzım Hikmet yazdığı şiirleri hocasına göstererek onun eleştirilerini alır.
Genç Bahriyelinin şiirleri yaşın gereği aşkları üzerine yoğundur. Ayrıca Yahya Kemal in Genç Şaire yaklaşmasının temel nedenlerinden biride, eşinden ayrılmış olan güzeller güzeli Nâzım Hikmet’in annesi Ayşe Celile hanımdır. Yahya Kemal edebiyat konusunda Nâzım Hikmet’e evde ders verme bahanesinin altında, güzel kadın Ayşe Celile hanım olduğuna inanılır. Bu ilişkiden rahatsız olan Nâzım Hikmet, hocası Yahya Kemal’in paltosunun cebine bir kağıda ‘’ Hocam Olarak girdiğin bu eve Baba olarak giremessin’’ diyecek kadar cüretli davrandığı söylenir. Bu dönemlerde ‘’Vuslat’’ , ‘’ Erenköyde Bahar’’ ve ‘’Eski Mektup‘’ adlı şiirleri edebiyat çevrelerinden olumlu yankı bulur. 1920 de Bahriye Zabiti olarak mezun olan Nâzım Hikmet, Hamidiye zırhlısında göreve atanır. Gece nöbetleri sırasında akciğerlerinden hasta olur. Sağlık nedenlerinden 17 Mayıs 1920 de askerlik görevi sona erer. Aynı sene Alemdar gazetesinin açtığı yarışmada ‘’ Bir Dakika’’ adlı şiiri ile birincilik alarak edebiyat çevrelerinde ilgi odağı haline gelir. Istanbulun işgali sırasında yazdığı ‘’ Kırk Haramilerin Esiri’’ yayınlanınca Nâzım yurt sevgisini tanımlayan bir şair olarak anılır. Nazım ‘ın şu dizilerini çok severim ; ‘’ İnsan olan vatanını satarmı? Suyun İçip Ekmeğini Yediniz. Dünyada Vatandan Aziz Şey Varmı ? Beyler bu Vatana Nasıl Kıydınız.’’
Yahya Kemal ise delice aşık olduğu Nazım Hikmet’in annesi Ayşe Celile hanıma olan özlem ve sevginin karşılığını almadığını izlemekteyiz. Aşk ve Özlemin şairleri verimli kıldığına her zaman inanırım. Yahya Kemal için iki aşk vardır . Biri ulaşamadığı Celile Hanım , diğeri ise Istanbul. Yahya Kemal ayrıca evliliktende korkan bir yapısı olduğundan hem Celile Hanıma çılgınca aşıktır, hemde onunla evlenmekten çok korkar.
Celile Hanımın sanatkar yapısı içinde resim yapan, salonlarda aranan latif Istanbul Hanımefendisinin eşi olmak, Yahya Kemal’in belki kendisini zorlayacağını düşünmüş olabilir. Ayşe Celile hanımın Heybeliada dan vapurla ayrılmasına yazılan ‘’Sessiz Gemi’’ adlı şiirde, umutların yok olması inci gibi işlenmiştir. Ayşe Celile nin özlemine yazılan ‘’ Körfezdeki dalgın suya bir bak göreceksin; Geçmiş gecelerden biri durmakta derinden; Mehtap...İri Güller ... Ve senin en güzel aksin... Velhasıl o Rüya duruyor yerli yerinde ! ‘’
Celile hanımın Paris’te bulunduğu dönemlerde dostları ile Küçüksu tepelerinde bir yerde akşam vakti kurulan sofrada, arkadaşları eşleri adına kadeh kaldırdığında, Yahya Kemal’e sıra gelir. Akşam güneşinin battığı sıralarda kadehini kaldırarak söylediği satırları o masada yazdığı bilinir.’’ Sana Dün Bir Tepeden Baktım Aziz Istanbul, Görmedim Gezmediğim Hiç Bir Yer , Ömrüm Oldukça Gönül Tahtında Keyfince Kurul ,Sade Bir Semtini Sevmek Bile Bir Ömre Bedel’’
Yahya Kemal öldüğünde, evinde masa üstündeki bir zarf bulunmuş, üzeri Celile hanıma yazılı . Zarf içinde kuru bir gül yaprağı ve küçük bir not görülür. ‘’Aşkından Vazgeçmediğim Kadının , O Veda Gecesi Nadide Göğsünden Aldığım Çiçektir.1919’’ cümleleri okunur.
Bu gün, Heybeli ada da sahilde, insanların oturmaları için banklar bulunmakta. Edebiyat tarihimize damga vuran bir çok şairin resimleri ve şiirleri bu banklarda sergilenir. Ne kadar ilginç bir tesadüftür ömürleri fırtınalı geçen bu iki şair, Yahya Kemal ve Nâzım Hikmet ‘in bankları yanyana sukun içinde durmaktadır, diye bir sözüm geldi söyledim.
Metin Atamer