Ata’ya mektup
Selamün Hello Atam.
Postacı mektupları topluyormuş, ben de yazayım dedim.
Artık ortalarda görünmez oldun. Ne zaman adın geçse birileri, hastahanelerdeki hemşire resimlerindeki gibi parmağını dudaklarına götürür oldu. Bunu, gürültü etmeyelim de sen de uyanma diyemi yapıyorlar anlayamadım.
Sen görünmeyeli buralar çok değişti Atam. Hangi birini saysam ki! Hani 15 Mayıs 1919’da İzmir’e gelen Yunan gemilerinin arkasında Amerikan gemileri vardı ya, onlar şimdi Ankara’dalar. Gemileri karadan yürütmeyi bizdenmi öğrendiler bilmiyorum. Biz de dedik ki, “Misafirperveriz, onlar beceremese de biz onlara uyar dillerini öğreniriz” ve ortaya harika bir TÜRKİLİZCE çıktı Atam. Aslında biz öngörülü davranıp bu konuda çok erken tedbir almıştık zaten. “Amerika canımız, Feda olsun kanımız” şeklindeki duygu dolu tekerlememiz de 50’li yıllara dayanıyor. Ve kanımızı dökmeye, Conileri kurtarmaya Kore’ye bile gittik.
Çok şey değişti Atam. Hem biz “Değişerek geliştik”. Mesela artık halkımız çalışmıyor. Kömürümüz bedava, beyaz eşyamız bedava, herşey bedava. Yani biz çalışmıyoruz, İZİNDEYİZ Atam.
Hatırlarsın, 19 Mayıs 1919’da çıktığın bir Samsun vardı ya, oraların tütünü iyidir diye Samsun adı ile bir sigaramız da vardı. İnan Atam o sigaranın içinde bile Amerika var Türk tütünü yerine. Dedim ya, çiftçimiz de İZİNDE diye....
Demokrasi deneyimi için bir parti kurdurtmuştun hani: Terakki Perver Fırka. Sonradan kapattırmıştın. Sen öyle san. O parti binbir kabuk değiştirerek ve bazen de çatallanarak hala yaşıyor, yaşamak ne kelime, hiç iktidardan inmedi ki. Hepimizi TERAKKİ ettiriyor. Bu yüzden senin başka bir partin de çarşafa dolandı kapkara. Şimdi moda kara........
“En büyük mürşit ilimdir” demiştin. Şimdi herşey bu ilim sahibi ULEMA’dan sorulur oldu. Bir de yurt dışındaki ulema ile yurt içindeki vükela pek ağlar oldular. İçime dokunuyor vallahi. “Civanımın gözlerinin altı morardı” deyiverdiklerinde mendil yetiştiremez oluyorum.
“İlim” dedin de aklıma geldi, telefon diye bir icat var ya, başımıza dert oldu. Ahmet Efendiyi arasam, Mister Corc duyuyor. Tabii onun da çenesi dururmu, aynen savcıya havale, yallah mahkemeye. Teröristmişiz.... “Yahu Ahmet Efendi bizim emmi oğlu, sarı öküzü sordum” desem, “Sen Emmi oğluyla ne konuştuğunu Mister Corc’tan dahamı iyi bileceksin" diye azarlanıyoruz.
Halkımız da refahtanmı bunaldı nedir, fenalık geçirip kendini yükseklerden aşağı atıyor. Bunun için yıllardır en popüler yer Emniyetin 5. katı.
Cihet-i askeriye’mi? Dur hele paşam, orayı ne sen soooor ne de ben söyleyeyim.
Yargı ise soğuk vurmuş karpuz gibi ikiye bölündü: YÜKSEK YARGI ve ALÇAK YARGI......
Bir de TRT’miz var Atam. Bize bir olay olmadan önce olacağını bildirecek kadar ileri gitmiş bir kuruluş. Adındaki bu R ve T harflerinin ne anlama geldiğini bilemiyorum. Herhalde sahibinin adını filan simgeliyordur.
Anlatılacak daha çok şey var ama eksikleri geldiğimde ben kendim anlatırım. Nasıl olsa bu gidişle çok yakında görüşürüz.
Hasılı velkelam Atam, biz çok değiştik. Artık yarı Amerikalıyız. Tüm işleri de Ulema’ya, Vükela’ya ve Ukala’ya bıraktık, yani İZİNDEYİZ Atam.
Baki selam eyler ellerinden öperim. Bay bay.
Kortan Tümerdem
18. Mart. 2010 - İzmir