Öncelikli görevlerimiz
Dr. Ali Sak
18 temmuz 2009
Almanya başta olmak üzere, tüm Avrupa ülkelerinde Sivil Toplum Örgütleri (STÖ) gerek toplumsal, gerekse siyasi karar mekanizması içinde önemli bir konuma sahiptirler. Bu nedenle Almanya’daki türk kökenli STÖ’lerin bir araya gelip özellikle burada yaşayan insanlarımızı ilgilendiren konularda farklı yaklaşımlardan ziyade ortak paydalarda buluşmamız gerekiyor. Örnek verecek olursak:
(1) eğitim ve özellikle de anadilimiz türkçeye sahip çıkma,
(2) din dersleri ve islamiyetin resmen tanınması,
(3) yeni göç yasası,
(4) çifte vatandaşlık,
(5) yerel seçim hakkı,
(6) sözde Ermeni soykırımı
(7) NRW eyaletindeki TAM direktörü Prof. Dr. Faruk Şen’in gayri ciddi bir yaklaşımla görevden alınması ve yerinin hala doldurulamaması.
‘Almanya’daki türk kökenli STÖ lerden hiç eleştiri almadık’
Bu ve benzeri konularda belirlenecek ortak tavırlar ve bunun neticesinde Alman siyasi partilerine verilecek sinyal Almanya’daki Türk toplumunun geleceği açısından çok önemlidir. Konulardan bazılarını kısaca ele alacak olursak: Örneğin son günlerde Ermeni meselesi konusunda ciddi bir gelişme vardır. Alman Sol Partisi’nin (Die Linke) 7 temmuz 2008 tarihinde federal hükümetin yanıtlaması isteğiyle bir soru önergesi vermişti. Konu: genelde sözde Ermeni soykırımı, özelde ise bu konuda Alman protestan rahip Johannes Lepsius'un oynadığı rol ve Lepsius'un adına Potsdam şehrinde açılması düşünülen bir Araştırma ve kültürler arası diyaloğu geliştirme evi’nin (Lepsius Haus) açılması. Sorulan sorular oldukca ilginç. Örnegin
1. Lepsius'un yayınladığı dosyalarda manipule olup olmadığı?
2. Alman hükümetinin konuya nasıl yaklaştığı?
3. Hükümetin öngörülen kuruma maddi yardım yapıp yapmayacağı?
4. Türk tarafının ve bilhassa Almanya’daki türk kuruluşlarının olaya yaklaşımları ve bu konuda tepki alınıp alınmadığı?
Soruların ilginç olduğu kadar cevaplarda ilginç. Hükümet 8 ağustos 2008 de vermiş olduğu yanıtda dosyalarda manipule olduğunu kabul ediyor. Kurulacak kurumla ilgili kararların ise henüz olgunlaşmadığını belirtiyor. En ilginci, Almanyada’ki türk göçmen kuruluşlardan konu hakkında her hangi bir eleştiri almadıklarını özellikle vurguluyorlar. Sol Parti tarafından, kurulması düşünülen bu kurumun yönetimini Türk ve Ermeni kökenli olan kişilere verilip verilmeyeceği soruluyor. Burası bizim için çok önemli. Madem karşılıklı diyaloğu (Ermeni, Türk ve Almanlar arasında) geliştirecek bir kurumun kurulması gerekiyor, o zaman yönetimini de pekala Türk-Ermeni-Alman üçlüsüne vermek en mantıklısı olmaz mı? Geçmişte olduğu gibi burası tek taraflı olarak Ermenilerin savlarını güçlendirmek ve propagandalarını yaymak için çalışan bir kurum haline gelmeyecek ve toplumlar arası diyaloğu artırması düşünülüyorsa, o zaman yönetimini de tarafsız şekilde paylaştırmak gerekmiyormu? Ve gözümüz aydın değerli Türk STÖ’leri, nihayet Alman hükümeti Lepsius Evi’nin açılmasına karar vermiş (Potsdamer Neueste Nachrichten, 26.05.09).
Gelin dostlar bir olalım
Bu nedenle tüm göçmen kökenli STÖ’lere sesleniyorum: “Lütfen bu ve benzeri konuları ele alıp mutakıp kalalım ve hükümet nezdinde güçlü bir şekilde ciddi calışmalar yapalım. Varsa endişelerimizi ve konu hakkında düşüncelerimizi hükümet yetkililerine iletelim“.
Ayni şekilde Essen'deki Türkiye Araştırmalar Merkezine (TAM) sayın Prof. Faruk şen'in yerine yeni bir yönetici için NRW hükümeti girişimlere başladı. Bu konuda da insiyatif alalım ve göçmen STÖ’ler bu konuda da ne düşünüyor, neler istiyorlar bir strateji belirleyelim. Aksi taktirde TAM’ın başına, aynı Ermeni meselesinde olduğu gibi bizi ilgilendiren toplumsal konulara tek taraflı bakan birisini bulup getirecekler, ısmarlama raporlar hazırlatıp Almanya’daki Türk toplumunu kendi istek ve çıkarları doğrultusunda yönlendirecekler. Bu ve benzeri konuları çözmek için tüm STÖ’lere buradan sesleniyorum: “Gelin dostlar bir olalım, el ele verip güçlükleri beraberce yenelim ve Almanya’daki Türk toplumunu layık olduğu yerlere taşıyalım.”