Aghet filmi ve Almanya Türk Toplumu
Dr. Ali Sak
Almanya Türk Toplumu (Türkische Gemeinde Deutschlands-TGD) içindeki Aghet filmiyle ilgili tartışmaları biraz uzaktan takip etmeye çalıştım. Bu bağlamda sayın Kenan Kolat, konuyla ilgili (türkçe) basın açıklaması nedeniyle gerek örgüt içinden gerekse örgüt dışından eleştirilmiştir. Bu eleştiriye karşı Kenan Kolat „Örgüt dışından bazı kişilerin bunu bize ve bana karşı kullanmak istemesi, içimizde de bu doğrultuya yakın duran bazı arkadaslarımın olması beni fazlasıyla üzmüştür. Örgüt dışındaki kişilerin ve kuruluşların ne dedikleri kendilerinin bileceği şeydir, zira bu kişi ve kuruluşların tek derdi bu olaydan kendilerine pay çıkarmak ve TGD'ye zarar vermeye calışmaktır. Ama kendi içimizdeki arkadaşlarımdan bu konuda dayanışma beklediğimi belirtmek durumundayım. Gerçi bir çok arkadaşım beni arayarak bunu bildirmişlerdir.“ Örgüt içinden destek isteminde Kenan Kolat haklı olabilir. Ve elbette örgüt içindeki arkadaşlar da bu konuda dayanışma içerisinde olması gayet tabiidir. Yalnız kayıtsız şartsız ve konunun özüne inmeden, veya konuları ayırt etmeden tabiri caizse körü körüne destek olmakla ve bu konuda duyarlı olan arkadaşları işbirlikçi, komplocu veya‚ kendilerine pay çıkarma olarak nitelemek TGD’ye ve Almanya’daki Türk Toplumuna faydasından çok daha zararlı olabileceğini gözardı etmememiz gerekmektedir.
Nedenine gelince: Sayın Kenan Kolat’ın eleştiri konusu olan TGD adına yapmış olduğu ve hala da bu şekliyle TGD’nin internet sayfasında bulunan türkçe açıklamasındaki şu bölümdür: “Alman devlet kanalı ARD, cuma akşamı Ermenice "felaket" anlamına gelen Aghet adlı bir belgesel ekrana getirdi. Almanya Türk Toplumu (TGD) belgesele tepki göstererek, filmin tek yanlı olduğunu bildirdi. TGD Genel Başkanı Kenan Kolat, belgeselde açıklanan belgelerin doğru olduğunu, ancak diğer çok sayıdaki belgenin açıklanmadığını belirterek, "Film tek yanlı bir yaklaşımı ortaya koyuyor" dedi.” (http://www.tgd.de/index.php?name=News&file=article&sid=1039).
Bu açıklama Aghet filmini yayınlayan ARD Südwest-Rundfunk yönetim başkanı Peter Bougast tarafından ustaca bir şekilde Türk kuruluşlarından gelen eleştişrilere karşı bir kalkan gibi kullanılıyor: „Aghet-Ein Völkermord“ dokumentiert sorgfältig recherchiert ein Verbrechen, das vor 95 Jahren von den Machthabern des damaligen Jungtürkischen Regimes im Osmanischen Reich organisiert und durchgeführt wurde. Die Aktenlage diesbezüglich ist unbezweifelbar; die Echtheit der verwendeten Dokumente ist eindeutig. Ihre Authentizität wird auch vom TGD-Vorsitzenden, Herrn Kenan Kolat, auf der türkisch-sprachigen Webseite der TGD bestätigt.“ Özellikle son cümleyi çok dikkatli okumak gerekiyor; Türkçeye çevirirsek şu şekilde bir ifade var: „Aghet-bir soykırım’ adlı film titizlikle araştırılan ve 95 yıl önce zamanın Osmanlı yönetimine hakim olan Gençtürkler tarafından planlanan ve uygulanan bir katliamın belgeselidir. Bu konudaki kanıtlar tartışmasızdır; Kullanılan dokümanların gerçekliği de kesindir. Kullanılan belgelerin gerçekliği Almanya Türk Toplumu başkanı Kenan Kolat tarafından da kurumun türkçe web sayfasında onaylanmıştır.“
Bu açıklama es geçilmeyecek kadar önemlidir ve hala daha bu şekliyle TGD’nin web sitesinde durması oldukça düşündürücü ve insanın aklına başka şüpheler de getirmektedir. Bu konuda TGD yönetimindeki bazı arkadaşların ‚özür kampanyasındaki’ tutumları nedeniyle zaaf ve tutumları bellidir. Zira TGD dışındaki tüm kuruluşlar Ermeni meselesi hakkında Almanya kamuoyuna ne derlerse desinler, Almanya’da köklü bir geçmişe sahip olan ve bu nedenle de ciddiye alınan TGD’nin bu açıklaması hep önlerine gelecektir.
Pekala fılmde sunulan tüm belgeler ve yapılan tüm açıklamalar tartışmasız bir şekilde gerçeği yansıtıyor mu? Kenan Kolat sunulan belgelerin gerçekliğini onaylayacak kadar konuya hakim mi? Bakın bu konuda Kenan Kolat nasıl bir açıklama getiriryor. „Bunun dışında Anadolu Ajansının bir sorusu üzerine filmdeki belgelerin doğru olup olmadığı sorulunca konuyu Genel Başkan yardımcım Sabriye Supcun arkadaşımıza ilettim ve kendisinden aldığım yanıt üzerine, bu filmde kullanılan belgelerin sahte olmadığını ilettim.“
Bence sayın Kenan Kolat’ın yapmış olduğu bu açıklama „özürü kabahatından da büyük“ anlamına gelecek türden. Sayın Kolat belgelerin doğru olup olmadığını sayın başkan yardımcısı Sabriye Subcun’un ifadesine dayandırıyor. Sanırım kendisi de filmi izlememiştir. Pekala Sabriye hanım belgelerin gerçekliğine kanaat getirecek kadar uzman mı? Her ikisinin de uzman olmadıkları kesin fakat neden bu tür açıklama yapılıyor onu anlamış değilim. Filmdeki tüm belgelerin ve yapılan açıklamaların gerçek olup olmadığına değinmeyeceğim, çünkü uzmanlık alanım değil fakat filmde öyle saptırmalar var ki onlara da değinmeden edemiyeceğim. Örnek olarak Aghet fılminde öne sürülen bir kaç meseleyi ele alacağım.
(1) Ermeni meselesi UN tarafından soykırım olarak tanındığını fakat Türkiye’nin buna uymadığı söyleniyor. Oysa gerçekte böyle bir UN kararı yok. Yoksa böyle bir karar varda biz mi bilmiyoruz sayın Kolat?
(2) Hitler’in „Türkler Ermenileri katletti, kim artık bunu konuşuyor“ dediği belirtiliyor. Oysa Hitler’in bunu deyip demediği de kesin değil; zira Hitler’e atfedilen bu ifade ünlü Nürnberg soykırım mahkemesi esnasında kesin olup olmadığı bilinmediği için delil olarak kabul edilmiyor.
(3) Hrant Dink’in ölümünden sonra Türkiye’de yapılan dayanışma gösterilerinin bir nevi soykırımdan dolayı Türk halkının Ermenilerden özür dilemesi olarak gösteriliyor.
(4) Osmanlı hükümetinin Ermenileri yok etmesi için plan ve bu yönde uygulamaları olduğunun kanıtları olarak Talat Paşa’nın Telgrafları Ermeniler tarafından yayınlanan „Die Memoiren des Naim Bey – Naim Bey’in hatıratları“ adlı kitap belge olarak gösteriliyor. Oysa bu sözde belgelerin de sahte olduğu değişik tarihçiler tarafından kanıtlanmıştır.
Bu ve benzeri şekilde Aghet filminde çarpıklıklar ön plandadır; fakat TGD olarak açıklanan tüm belgelerin gerçek olduğunu teyit ettiğiniz durumda filmin geneli üzerinde tartışmanın da anlamı kalmıyor artık. Sonradan ne kadar da "film tek yanlı bir yaklaşımı ortaya koyuyor" deseniz de sunulan belgeleri, konuya vakıf olmadan, gerçek olarak kabul ederseniz artık tartışacak bir şey kalmıyor. Neyi tartışacaksınız ki? Tartışmayı devam ettirdiğiniz durumda ise „taş kafalı Türkler“ olarak nitelendirilmeyi de hak ediyorsunuz.
Her ne kadar TGD’yi ve dolayısıyla da Kenan Kolat’ı değişik vesilelerle desteklemeye çalışsam ve hala daha desteklesem de, her ne kadar Almanya’da ki Türklerin haklarını en iyi şekilde savunan kurumun hala daha TGD olduğunun altını kalın çizgilerle çiziyor olsam da, her ne kadar TGD’nin Türkiye deki siyasi partilerin uzantısı olmayışından dolayı siyaseten bağımsz bir çizgiye sahip oluşunu takdirle karşılasam da, her ne kadar bu tutumundan dolayı TGD’yi Almanya’da gerçek bir Sivil Toplum Örgütü olarak görsem ve takdir etsem de, bir o kadar da TGD’ye ve Türk Toplumuna faydalı olacağı düşüncesiyle olumsuzluklar karşısında susmamam gerektiğine inanıyorum. Zira „alimleri susan toplumların zalimleri daha cesur olur“ söylemini benimseyerek Türk Toplumu adına olumlu gelişmeleri takdir, olumsuzlukları ise tenkid etmeye devam edeceğim. Umarım gerek TGD, gerekse başka Türk Sivil Toplum Örgütleri olsun bundan böyle uzmanlık alanları olmayan ve muhtemelen Türk Toplumuna zarar verecek konularda Türk Toplumu adına açıklama yapmazlar; yapacaklarsa da şahısları adına yaparlar ve böylece Almanya Türk Toplumuna zarar vermezler.
Sayın Sabriye Subçun tarafından verilen cevap
Sayın Dr.Ali Sak
Öncelikle içten olduğuna hiç bir şüphe duymadığım eleştirileriniz için,teşekkür ederim.
Dünden itibaren „dernek içi“ yazdığınz açıklamanın çeşitli yollardan birileri tarafından internet ortamında yayılmış olduğunu duymaktayım.Bundanda birileri Tgd yi açıkca yıpratmak istiyor diye düşünmemek için kendimi zorluyorum.Bu çalışkan Arkadaşlarımdan benim size yanıtımıda aynı hızlılıkda yaymalarını bekliyorum.
Ayrıca size bu satırları Tgd yürütme kurulu üyesi olarak değil ,Ermeni konusuna yıllarını veren,bu konuda iyi düzeyde bir arşive sahip olan,yine bu konuda araştırma yapan arkadaşların yollarnı açmaya çalışan,Almanyanın çeşitli şehirlerinde 3 yıl boyunca her Cumartesi,Pazar ,sokak sergileri açan,bu sergilerde binlerce Allmanca-Türkçe bilgi ve belgeyi dağıtan,bu çadırlarda Ermeni Irkcılarının bir fiil saldırısına uğrayan,Almanya Parlementosunun desteği ile „bağımsız tarihcilerden bir komisyon kurulması“ için toplanan ,orinal dilekçe nitelikli imzalarla( 138.000 ) bütün direnişlere rağmen bir elin beş parmağını ancak dolduran arkadaşlarımla Alman Parlementosu Dilekçe Komisyonuna teslim eden,ayrıca Almanya Dışişleri Bakanlığı arşivindeki bu konuyla ilgili 350 yi aşkın önemli belgenin microcips kayıtlarını,şahsen masraflarını ödeyerek,bilim insanlarıyla incelemeye çalışan,bu çalışmaları yapanları bütün gücüyle destekleyen, değerlerimizi korumak için kendi imkanlarıyla acizanede olsa çalışmaya gayret sarfeden bir arkadaşınız olarak yazıyorum.
Degerli Ali Bey,
Söz konusu açıklama ,telefonla yapılan ,kısa bir açıklamadır.
Yüzeysel bakıldığında veya kötü niyet arandığında yazdıklarınıza katılmamak mümkün değil,meselelerin nasıl gelişdiğini ise o günlerin yoğun çalışma ortamının içinde olmadan bilmekde mümkün değil.
Sizinde hassasiyetle durduğunuz „belgeler doğrudur „ sözünün geçtiği açıklama (bu konudaki mesuliyeti taşıdığımıda tekrar iffade etmek isterim) kısa bir açıklamadır.
Anadolu Ajansının,telefonla sorduğu „bu belgeler arşivlerdenmi alınmış?“ sorusuna verilen cevaptır,Almanya kaynaklı belgeler arşivlerde vardır,oradan alındığı doğrudur,denmeliydi.(özellikle Alman Dişişleri.Bak.Arşivi bak.)cevabın kısa olması bu yanlış anlamanın önemli sebebidir.
Tekrar ediyorum,soru bu belgelerin arşivden alınıp alınmama sorusudur,bu belgelerin doğruyu veya yanlışı belirtmesi sorusu değildir.
Bu bağlamda Sayın Kolat ,açıklamada devam ediyor,“ başka belgelerinde olduğunu ama bellge seçiminin tek yönlü ve taraflı yapıldığını" izah ediyor.Bu açıkca yazının devamında var.Sizde alıntı yapmışsınız.
Bu konuyla ilgili olarak bazı arkadaşlarımızın gösterdiği hakli hassasiyet en önemli gelişmeyide sıradan bir konuma taşımakdadır. Gözden kaçan bu konuya değinmek zorundayım.
ARD yönetiminin derneklere yazdiği cevapdan önce,bu konuda bazı derneklerden tepki gelmişdir.Bazıları düzeysiz,bazılarıda sizin gönterdiğiniz gibi düzeyli tepkilerdi.Ama yüzlerce kutlamada geldi…
ARD Kanalı büyük ihtimalle bu konuda kendisine destekçi bulduğunu zanederek böyle bir açık oturumu hazırlamışdır.Bizden bir arkadaşın açık oturuma katılımnı istemişlerdir.Biz,Tgd Yürütme Kurulu olarak Bahattin Kaya arkadaşımızın katılmasına karar verdik.
Sayın Bahattin Kaya ,milyonların önünde tgd adına filimi kesin bir dille elestirmiş,soy kırımı iddasini şidetle red etmiştir,ayrıca ermenilerin azrelilere yaptığının bir soykırım olduğunu açıkca vurgulamıştır. Bunları kendi adına değil tgd adına yapmışdır.
Peter Boudgoust amacına ulaşamamışdır.Milyonların önünde tektaraflı olunmakla suçlanmışdır,kariyeri tehlikeye girmişdir.Yeni bir strateji geliştirerek ,bilerek tgd başkanını sanki farklı düşünüyormuş gibi derneklere yazdıkları mektupda zikretmekde, adeta açık oturumun değerini yok etmeye çalışmakdadır.Bu konuda tgd nin cevabı çok açıkdır,ekde size bu mektubuda tekrar iletiyorum gözünüzden kaçmış olabilecegi düşüncesi ile.Bu yaptklarının doğru olmadığı açıklayan ağır bir mektubu tgd Genel Başkanı bir ikinci mektupla bildirmişdir. ve hukukki olarakda gerekirse yapılacaklar vardır.Bu konuda müsterih olabilirsiniz.Bizi üzen arkadaşlarımızında bu oyunun bir parçası haline gelmeye başlamalarıdır.
Halbuki bu vesile ile Almanyada ilk kez bir Türk kökenli örgüt muhatap konumuna gelmişdir..Yıllarca Ermenilerle bu konuyu çeşitli platformlarda tartışmak istedik,kiliselerde her 24 Nisanda yapılan toplantılara Aktif katılmak istedik kabul edilmedi ermeniler ve taraftarlarI asla buna yanaşmadığını biliyoruz.
Bundan sonraki gelişme Almanyada toplanacak bir bağımsız tarihçiler konferansı olabilirki ,biz buna ulaşmak istiyoruz.Bizlerin hedefini görmenizi arzu etmekdeyiz,sizlerden ricam bu hedeffi gözden kaçırmamanızdır…..
Sayın Dr.Ali Sak,bu konuda çalışanlar olarak hiç birimizin verilen cevaplardan tatmin olaması mümkün değildir. Uzun soluklu olmak,zamanı ve zemini hazırlamak zorundayız….Birbirimizi, araştırmacımısın değilmisin diye yersiz tartışmalarla yormayalım.Araştırmacı olanlarında Türkiye Cumhurriyeti paralarıyla ne yaptıklarıda meydanda…….Benim hiçbir zamanda böyle bir iddam olmadı…..
Düşüncelerinizi düzeyli,sağlıklı bir boyutda yaptığınız için kendi adıma tekrar teşekkür ediyorum ve yukarıda yazdığım kendimle ilgili çalışmaları sadece nacizane bir açıklama olarak kabul etmenizi istirham ediyorum.
Dostça selamlarımı iletiyor ,başarılarınızın devamını diliyorum.
Sabriye Supçun