Eğitimde şans eşitsizliği ve özel okullar
Dr. Ali Sak
28 şubat 2009
Göçmen çocuklarının ve bilhassa biz Türklerin Almanya eğitim sistemindeki başarısızlıkları bilinen bir gerçektir. Türk kökenli öğrencilerin oranı gymnasiumlarda (liseler) Almanlara nazaran 3 katı daha azdır. Buna karşılık diplomasızların oranı ve okul sonrası meslek hayatında iş bulma şansı Almanlara nazaran 2-3 katı daha kötüdür. Yapılan araştırmalar göçmen kökenli çocukların hem ilköğretimden orta öğretime geçiş sürecinde (Prof. Klemm, Essen üniversitesi), hem de ortaokuldan meslek hayatına geçiş döneminde (Prof. Boos-Nünning, Essen üniversitesi) şans eşitliğinin olmadığını göstermektedir. Almanyada şans eşitliği anayasal bir hak olmakla beraber bilhassa yabancılara karşı bilinçli veya bilinç altında uygulanan bu şans eşitsizliğini Prof. Klemm şu şekilde vurgulamakta: “Bu ayrımcılık, anayasal hakların çok gerisinde kalmaktadır”. Pekala bu ayrımcalıktan nasıl kurtulunur, şans eşitliği nasıl sağlanır ve böylece Türk çoçuklarının eğitim düzeyleri nasıl yükseltilir? Bunları gerçekleştirebilmek için bizlerin çok daha fazla eğitime katkı sağlamamız, anadilimize sahip çıkmamız ve toplumsal faaliyetlere katılarak yaşadığımız toplumda dilimizle, kültürümüzle kendimizi kanıtlamamız gerekiyor.
Bu bağlamda sayın Başbakan R.T. Erdoğan Türkiye kökenli öğrencilerin ana dillerini doğru öğrenebilmeleri için, Almanya'da Türk okulları kurulmasını önerdi ve Almanya genelinde büyük tartışma yarattı. İşin tuhaf tarafı Almanlar Türk hükümeti tarafından kurulacak okullara ve Alman okullarındaki Türkçe derslerine uyumu engeller diyerek karşı çıkarken, bazı kesimlerin kurmuş olduğu okulları destekliyorlar.
Almanyada özel türk okulları
Bilindiği gibi Almanya'da halihazırda sözde Türkçe öğretim veren özel okullar mevcut. Örneğin Dialog (Köln), VIB (Hannover) ve diğerleri (Mannheim, Paderborn,...). Peki bunlar neden kuruldular, nasıl okullar ve bu okullarda ne tür dersler veriliyor? Genelde Türk çocuklarına daha iyi eğitim, daha çok şans eşitliği ve en önemlisi “türkçeye sahip çıkma” adına kurulmuşlardır. Müfredata göre ders dili almanca ve ilk yabancı dil ingilizcenin yanı sıra seçmeli yabancı ders olarak türkçe ekleniyor. Türkçenin bu okullarda diğer Alman okullardan farksız seçmeli ders olarak konması, türkçenin vitrinlik olduğunu göstermekte. Ayrıca, bu okullar genelde tam gün ve yatılı oldukları için yıllık belirli bir ücret ödenmesı gerekiyor. Bu da şans eşitliğini tamamen ortadan kaldırıyor. Hangi normal şartlarda yaşayan bir Türk ailesi tek bir çocuğu için ayda yaklaşık 400€ sadece okul için verebilir? Bu maliyeti üstelenebilen aileler genelde varlıklı veya eğitimli oldukları için bunların çocukları da alman okullarında zaten çok başarılıdırlar. Genellikle bu okulların müfredatında din dersinın yerine etik-ahlak bilgisi dersi mevcut. Bu “eksiklik” muhtemelen okulun sunduğu sosyal faaliyetlerde gideriliyor.
Bu okulların Gülen Cemaati ile bağlantıları olduğu söyleniyor ve buralarda eğitimin yanı sıra “özel eğitim” metodları uygulandığı belirtiliyor ve bu nedenle eleştiriliyor. Hannover'deki VIB özel lisesi müdürü bu suçlamara karşı şöyle diyor: "Bir organik bağımız yok Fethullah Gülen hoca efendi ile. Ama biz üyelerimiz olarak severiz, sayarız, kitaplarını okuruz ve onun çizdiği yoldan, çizdiği hedefler doğrultusunda da bir şeyler yapmaktayız. Biz doğru olduğuna inanıyoruz ve o'nun vermişşolduğu hedefler doğrultusunda da kendimize bir yol çizmişiz. Ama organik bir bağımız yoktur." (Kaynak: Tuba Tunçak 07.03. 2008, www.qantara.de/webcom/show_article.php/_c-674/_nr-170/i.html).
Türk gencinin hedefi bellidir
Ne diyor müdür bey? “Organik bağımız yok ama ONUN ÇİZDİĞİ YOLDAN gideriz.” Siz düşünün artık bu “sözde eğitim” yuvalarından mezun olacak çocuklarımızın kimin çizdiği yoldan gideceklerini. Türk gencinin hedefi bellidir; muassır medeniyetler seviyesine ulaşmak ve onları geçmek. Bu hedef ve yol ise bizlere Cumhuriyetin kurucusu Mustafa Kemal ATATÜRK tarafından gösterilmiştir.