Özür diliyorum kampanyası ve tehlikeleri
Dr. Ali Sak
22 aralık 2008
Prof. Baskın Oran, Prof. Ahmet İnsel, Dr. Cengiz Aktar ve gazeteci Ali Bayramoğlu'nun öncülügünde başlatılan kampanyanın özü şöyle:
" 1915'te osmanlı Ermenileri'nin maruz kaldığı Büyük Felâket’e duyarsız kalınmasını ve bunun inkâr edilmesini vicdanım kabul etmiyor. Bu adaletsizliği reddediyor, kendi payıma Ermeni kardeşlerimin duygu ve acılarını paylaşıyor, onlardan özür diliyorum."
Tarih bilinci ve gerçeğine bağlılık duygusu olan herkes bilmektedir ve tüm objektif kaynaklar doğrulamaktadır ki, 1915 yılı sonrasında atalarımız vatan savunması yapmışlardır. Biz diyoruz ki, 1914/15 olaylarını değerlendirmek ilk etapta tarihçilerin görevidir. Şayet tarihçiler arşivlerden çıkan belgeler neticesinde „Büyük Felâket“ veya başka adıyla „soykırım“ olmuştur kanısına varırsa siyasilere ve bunun akabinde de hukukçulara görev düşmektedir.
Tarih tarihçiler tarafından yazılması gerek
Tarihin tarihçiler tarafından yazılması gerektiğini, içlerinde bir çok Türkiye uzmanı bulunan 69 Amerikan tarihçisi, 19 Mayıs 1985’de New Yok Times ve Washington Post gazetelerinde, zamanın ABD Temsilciler Meclisine sunulan Ermeni sorunu ile ilgili tasarıya karşı bir bildiri yayınlayarak vurgulamışlardır. Benzeri şekilde 19 Fransız tarih profesörü toplam 700 üniversiteli ve araştırmacıların desteğiyle mayıs 2006’da özetle „tarihi tarihçilere bırakın“ anlamında bir bildiri yayınlamışlardır.
Türkiye Cumhuriyeti „tarihe tarihçiler karar versin ve bu bağlamda tarihçilerin de içinde bulunduğu ortak bir araştırma komisyonu oluşturulsun“ tezini savunurken, Ermeni yetkililer buna şiddetle ve gerekçesiz karşı çıkmaktadırlar. Neden? Çünkü onlar da biliyorlar ki tarihi belgeler böyle bir soykırmı destekleyici nitelikte değil. Hal böyle iken kendi içimizden tarihçi olmayan bir kaç arkadaşımız çıkıp „büyük felaket“ diye adlandırdıkları olaylar nedeniyle „Biz Türkler suçluyuz ve özür diliyoruz“ diye bir kampanya başlatıyorlar.
Bu arkadaşlar tek bir kelimeyle de olsa kendi insanına Ermeniler tarafından yapılan zulmü dile getirmiyor. O dönemde, gerek savaş koşullars, gerek sağlık koşulları ve gerekse saldırılar nedeniyle milyonlarca sivil Türk insanının hayatlarını kayıp ettiklerini ve bu sayının Ermenilerin kaybından çok daha fazla olduğunu bu arkadaşlar bilmiyorlarmı acaba? Bilmez olurlarmı hic? Fakat bilmezden gelirler. Ünlü Amerikalı tarihçi ve Osmanlı uzmanı Prof. Dr. Bernard Lewis’in dediği gibi: „Bu nasıl soykırımdır ki, soykırımcıların kayıpları soykırıma uğradığını söyleyenlerin çok üzerinde olsun“.
Elbette, suçsuz Ermeni vatandaşlarımızın başına gelmiş olanlar hepimizi üzmektedir. Elbette biz, eziyet ve zulüm çeken tüm insanların açısını paylaştığımız gibi Ermeni vatandaşlarımızında açılarını paylaşıyor ve onların hissiyatına empatiyle yaklaşıyoruz. Elbette benim dedem veyahut sizin dedeniz Ermenilere eziyet etmişse, onları suçsuz yere öldürmüsse, kişisel olarak ben veya siz özür dileme hakkına sahibiz. Fakat özür dilemek farklı bir şey, acıyı paylaşmak ve empati duymak farklı bir şeydir.
Fakat kampanya açarak özür dilemek bunun "Türk milleti adına" yapılıyor anlamına gelmektedir ve böylece Türk milleti bir suç işlemiş gibi gösterilmektedir. Suçun adı ise arkadaşlarımızın büyük felaket dedikleri, fakat soykırım demek istedikleri bir şeydir. Bu ve benzeri metinlerde kullanılan kelimer çok büyük anlam taşırlar. Nedir bu metnin içindeki tehlikeli kelimeler ve asıl anlamları:
Büyük Felâket (soykırım)
İnkâr (aslında soykırımı işledik, fakat yalan söyleyeyerek gizliyoruz)
Adaletsizlik (yasaya aykırı bir durum; soykırım olmuştur fakat suçlular cezalandırılmıyor)
Özür dilemek (yapılan bir suçu kabul etmek, bu nedenle af dilemek ve gerekirse cezasını çekmeye razı olmak).
Şpurgeon adlı bir amerikalı rahibin dediği gibi "A lie travels round the world, while truth iş putting on her boots"-Yalan dünyayı dolaşırken, gerçek çizmesini henüz giymek üzere". Maalesef Türk insanı kendi değerlerine, kendi tarihi gerçeğine sahip çıkamazken, Ermeni diasporası kendi „gerçeklerini“ bizim içimizde de yaymayı başardı.
“Bu girişim çok tehlikelidir”
Genel kurmay başkanlığı “Bu girişim çok tehlikelidir” dedi fakat açıklık getirmedi. Peki nedir bu tehlikeler?
1. Bu kampanya Türk milletini, bir çok konuda mevcut bölünmüslügün üzerine, birde Ermeni konusunda bölünmüslüğe götürür.
2. Bu kampanya Ermeni vatandaşlarımıza yönelik kını ve kamplaşmayı daha da artırır.
3. Bu tür girişimlerin Türkiye ile Ermenistan araşında devam eden diyalog sürecini olumsuz yönde etkiler.
4. Bu tür kampanyalar sürece katkı yapmayacağı gibi, Ermenistan'ın tarihi gerçeklere aykırı haksız taleplerinin artmasınada sebep olacaktir.
5. Açılan karşı kampanyalara katılan insanlar, ve böylece Türklerin büyük bir bölümü ırkçı aşırı milliyetçi, anti-demokrat, inkarcı ve yalancı sayılacaktir.
6. Dış başın ve dünyadaki etkileri nedeniyle Türkiye bu konuda ağır baskılara maruz kalacaktir.
7. Bu kampanya aşırı Ermenilerin planlarına hizmet etmiş olacak ve Türkiye’nin başına aşılması zor sorunları beraberinde getirecektir.
8. Türkiye karşılıklı uzlaşma konusunda, Cumhurbaşkanı'nın Erivan'a yapmış olduğu ziyaret nedeniyle, bir adım ilerideydi. Bu nedenle Ermeni diasporası üzerinde azda olsa psikolojik bir rahatlatmayla beraber baskıda yaratılmıştı. Fakat, mevcut kampanya sonucu tekrar Ermeni diasporasında “Türkiye suçunu babul ediyor, neden uzlaşalım psikolojisi tekrar güçlenecektir.
9. Konunun başın yoluyla dünya kamuoyuna yansıtılması ve Türklerin belirli bölümü “hazır soykırımı kabul edip, özür dilemişken” Amerika ve diğer bazı ülke parlamentolarında bekletilen soykırım karar tasarılarının hızla gündeme gelip karara bağlanma tehlikesi artmiştir.
10. Özür dileme kampanyasıyla maalesef Ermeni diasporasının ekmeğine yağ sürmüş bulunduk; ve kimbilir belki bu özür kampanyası Ermeni diasporasının talimatı ve yönlendirilmesiyle de başlatılmış olma ihtimali de vardır.
Bu kampanya Türk halkına yapılmış olan en büyük kötülüktür
Sonuç itibariyla, bu kampanya Türk halkına bügüne kadar yapılmış olan en büyük kötülüktür ve bu kampanyanın neticesinden de kurtulma imkanı çok zordur. Kurtuluşun tek yolu vardır: Atalarının soykırım yapmadığını bilimsel kanıtlarıyla bilen ve inanan insanların açmış olduğu karşı “özür dilemiyorum” kampanyasına desteğin ezici çoğunlukta olması. Kampanyaya katılanların en az %95’i hayır diyebilmeli ki Türk halkına atılan bu çamur anca temizlenebilsin.