Din adına duygu sömürüsü
Dr. Ali Sak
28 nisan 2008
Son zamanlarda „din adına duygu sömürüsü“ diye adlandırabileceğimiz bir çok olay yaşandı ve hala daha yaşanmakta. Örneğin dini motifler kullanarak insanlardan yüksek kar payı vaadiyle (Kombassan, Yimpaş, JetPa gibi), yoksul insanlara yardım maksadı ile (Deniz Feneri Derneği, Kimse Yokmu Derneği gibi) para toplamak bunların bir kaç örneğidir. Dini motifleri kullanarak insanların ulvi ve saf duygularını istismar etmek maalesef bizim kültürümüzde yaygın bir olgu haline geldi. Son örnek olarak Almanya’daki Deniz Feneri Derneği’nin yapmış olduğu yolsuzlukları gösterebiliriz. Yoksul ve muhtaç durumda olan insanlar adına toplanan milyonlarca paranın çok büyük bir bölümü kendi çıkarları için kullanıldığı Alman makamları tarafından tescil edildi ve suçlular kelepçelendi. Ülkemizde ise hala reklam aracılığı ile para toplamaktalar. Nerede denetim? Elbette bu tür olaylar oluyor diye yardımlaşmayı kesmemek gerek, hatta denetimi artırarak yoğunlaştırmak gerek. Denetim mekanızmasını işletebilmek için kişisel ve siyasi çıkarlara karşı duyarlı olmak ve istismarı önlemek gerek.
Dini duygular istismar ediliyor
Din denince akan sular duruyor. Akıl, mantık sıfıra yakın dereceye iniyor. İnsanlar değişkenliği artan dünyada tek değişmeyen dine daha çok sarılır duruma geliyor. Bunun nedeni de elbette günümüzdeki hızlı gelişme çağında toplumsal değişkenlerin ve bilginin çoğalması ve bunun akabinde insanlarda durağanlığın artmasıdır. İnsanlar, hızlı değişimin getirdiği korku ile tek sabit kalan dine daha sıkı sarılıyorlar. Bu psikolojik „sığınma“ olgusunu belirli siyasi çıkar grupları maalesef çok iyi kullanıyorlar. Yardım maksatlı kurulan dernekler belirli siyasi veya çıkar grupları tarafından kurulmuş ise işin tabiati gereği buna kuşku ile bakmak gerekir. Bu işin içine siyasi otorite de taraf olmuşsa ve özgür denetim bu nedenle sıfıra yakın inmişse, tehlike çok daha ileri boyutlarda demektir.
Son yıllarda artan şöyle bir olguyla karşılaşmaktayız: Sadaka ver, hayır yap ama yaptığını göster, gösterki hayır yaptığın bilinsin. Örnek vermek gerekirse: kamera eşliğinde, kapı kapı gezilerek erzak dağıtmak, kentlerin en kalabalık merkezlerine çadırlar kurarak, kimin kurduğunu ve yardım yapanıda alenen açıklayarak iftar çadırları açmak. Ve hatta o gün hayır yapan kişinin veya kuruluşun bilinçli bir şekilde ön plana çıkarılması gibi.
Devletin görevi sadaka dağıtmak değil
Her gelişmiş ülkede olduğu gibi bizim devletimizin görevi de vatandaşa sadaka dağıtmak değil, vatandaşını sadakayı kabul etmeyecek duruma getirmekdir. Ancak bu şekilde insanları bir takım çıkar kesimlerinin kıskacından ve güzel dinimizi istismardan kurtarabiliriz. Verilen sadakayla övünmek islami din anlayışı açısandan mekruha girer. Gizli yapılan yardımlar insan ve Allah katında çok daha makbül olanıdır. Alenen yapılan girişimler ise sonuç itibarıyla insanlara bir nevi "sosyal psikolojik baskı“ uygulamaktır.
Günümüz koşullarında dini motifleri kullanarak insanlardan para toplamak ve bunuda medya aracılığı ile insanlara sunmak ve övünmek son derece sakıncalı ve „çirkindir“. Ayrıca dinimize göre yardım yapmak gizlilik ister (Bakara suresi, ayet 276, „..sadakaları açıklarsanız bu da güzeldir. Ama onları gizler ve yoksullara bu şekilde verirseniz, bu sizin için daha hayırlıdır; günahlarınızdan bir kısmını örter. Allah, Habîr'dir, yapmakta olduklarınızdan gereğince haberi vardır.“
Hadis-i şeriflerde buyuruldu ki (Buhari): „….Allahü teâlânın himayesindeki 7 kişiden birisi, verdiği sadakayı gizleyen, sağ elinin verdiğinden sol elin haberi olmayan kimsedir.“ Ve bir başka hadisde (Beyheki) ise: „İyi bir amel yapanın amel defterine gizli yapılmış salih amel olarak yazılır ve sevabı 70 kat artırılır. Kişi bu ameli açıklarsa, aşikâre amel sevabı yazılır. Artırılan sevapları silinir. Bu amelini tekrar herkese söyler, adının anılmasından ve övülmekten hoşlanırsa, aşikâre amel sevabı da silinir, gösteriş, riya olarak yazılır.“ Ve nihayet „gizli sadaka Rabbin gadabını (öfkesini) söndürür“ denmektedir.