Ruhr Veliler Birliği - ELTERNVERBAND RUHR e.V.
Ana Başlıklar  
  Ana Sayfa
  Tanıtım_Ulaşım
  Basında biz...
  Yönetim Kurulu
  Etkinliklerimiz
  FörBiLes
  MobilES
  23 Nisan Kutlamaları
  Cumhuriyet Bayramı
  Okuma Yarışmaları
  Siyaset Meydanı
  Irkçılığa Karşı Girişim
  Halkla ilişkiler
  Ali Sak
  => Bilimsel Yayınlar
  => Atatürk'ü sevmek...
  => Dil öğrenimi...
  => Özür kampanyası...
  => Özel okullar...
  => Toplumsal değişim
  => Din sömürüsü...
  => Öncelikli görevlerimiz...
  => Gurbet vatan...
  => Gönüllü çalışmalar...
  => Toplumsal sorumluluk...
  => Bilime taraf olmak...
  => Bilim ve Din...
  => Mevlana ve hoşgörü...
  => Teokrasiye geçiş...
  => Ermeni sorunu...
  => Türkçenin doğuşu
  => Kadir gecesi...
  => Almanya'da sivil toplum
  => Susturulan Toplumlar
  => Toplu hipnoz seansları
  => Bir milletin ...
  => Türkiye-AB...
  => Gerektiği gibi...
  => Hrant Dink'in ardından
  => Onlar Bizim...
  => Anadiline sahip çık
  => Tarihi tarihçilere...
  => Kafanızın rahat etmesi
  => Türk Liseleri
  => Die leidvolle Geschichte
  => Kanserde din faktörü
  => Güneşin Sembolü
  => Aghet Filmi veTGD
  => Atatürkçü Düşünce
  => Sarrazin-Wahn
  => Atatürkçü Düşünce (2)
  => Hayvan Çiftliği
  => Kampf im...
  => Sessiz çoğunluğun...
  => İçiniz rahat olsun
  => Sıra bizde...
  => Güneş üflemekle...
  Öğretmen
  Eğitim
  Türkçe Gönüllüleri
  Atatürk
  Veli Dernekleri
  Kitap dünyası
  Genç nesil
  ÇOCUK KÖŞESİ
  Türkan Saylan
  Faydalı Bilgiler
  Uyum
  Tarih bilinci
  Sağlık
  Misafir Kalem
  Şiirler
  Anlamlı Sözler
  Öyküler-Hikayeler
  FIKRALAR
  İş İlanları
  Duyurular
  Basından Seçmeler
  DOST Siteler
  Teşekkürler
  Ziyaretçi Defteri
  Ziyaretci Trafigi
  Top liste
  Galeri
Dil öğrenimi...

 

Dil öğrenimi doğal bir süreç

Dr. Ali Sak

Anadilinin önemi bir çok uluslararası anlaşmalarla vurgulanmıştır. Bu anlaşmalardan bir kaç örnek verecek olursak: UNO sözleşmesi madde 1 (1945); Genel insan hakları açıklaması madde 2 (1948); Uluslararası sivil ve politik haklar anlaşması madde 27 (1996). Ayrıca UNESCO 21 şubat tarihini çok dilliliği, çok kültürlülügü, hoşgörü ve empatiyi geliştirmek için ‘Anadili Günü’ olarak kabul etmiştir.

Dil öğrenimi, globalleşen dünyada ve bilhassa yurtdışında yaşayan insanlarımız için çok önem taşımaktadır. Dil öğrenimi, ilk önce çevremizdeki insanlarla iletişim kurabilmek, okulda iyi bir eğitim alabilmek ve iyi bir meslek sahibi olabilmek için çok önemlidir. Sebep şu ya da bu, her ne olursa olsun, dil öğrenimi hayatımızın olmazsa olmazlarından birisidir.

 

Özellikle Almanya’da yaşayan çocuklarımızın eğitim durumu maalesef hiç de iç açıcı değildir. Karşımızda üzücü ve ürkütücü bir tablo bulunmaktadır ve bu nedenle Almanya’daki Türklerin imajı oldukça kötü bir durumdadır. Almanlar tarafından bizzat biz Türkler, eğitime önem vermeyen bir toplum olarak algılanmaktayız. Bu başarısızlığın elbette bir çok sebepleri vardır, ve asıl sebeplerden birisi de Türklerin, ne anadillerine ne de Almancaya hakim olamayışlarıdır. Oysa dinimizin ilk emri ‘oku’ olmuştur.

Anadiline önem vermeyen toplulukların başında maalesef gene Türkler gelmektedir. Bunun da sebeplerinden bir kaçı şöyle:

 

- Genelde velilerimizin de düzgün bir türkçeye sahip olmayışları.

- Türkçenin Alman toplumu tarafından olumsuz algılanması.

- Bir takım siyasi ve dini akımların etkisinde kalınarak türkçenin önemsizliğinin   vurgulanması gibi. Almanya’daki bu gelişmeyi biz Türk toplumu açısından çok ciddi bir sorun ve sorunun da ötesinde traji-komedik bir drama olarak görüyoruz.

 

12 yaşında dil öğrenme süreci tamamlanır

Pekala dil öğrenimi konusunda ne biliyoruz? Dil öğrenimi nasıl gelişiyor ve nelere dikkat etmemiz gerekiyor? Dil öğrenimi doğal bir süreçtir. Çocuklar doğumdan iki üç ay öncesinden başlayarak annelerinin rahminde doğal dil edinme sürecine başlarlar. İki üç yaşları arasında ilk cümlelerini kurmaya başlayarak anadillerini edinirler ve bu dil edinme süreci genelde 9-12 yaşlarında tamamlanmış olur. Bu nedenle dil edinme sürecinde özellikle ilkokulların çok önemi vardır. Burada özellikle ‘dil edinme’ sürecinden bahsediyoruz, cünkü ‘dil öğrenmek’ ile ‘dil edinme’ farklı şeylerdir. İlki etken yanı aktif bir süreç iken ikincisi edilgen yanı doğal bir süreçtir. Yetişkinler dil öğrenirken, çocuklar dilleri doğal bir şekilde çevresinde konuşulan dillerden edinirler.

 

Dille birlikte beyin de gelişiyor

Dil öğrenme sürecinde sadece dil değil, dil gelişimi süreciyle beraber beyin de zihinsel olarak gelişmektedir. Problem çözme, analitik düşünme, sosyal ilişkiler de dil gelişimine bağlı olarak gelişmektedir. Bu sürecin sağlıklı bir şekilde gelişmesi için çocukların okul öncesi ve bilhassa ilkokul döneminde mutlaka doğru orantıda dil edinmeleri desteklenmelidir. Dil edinme etken değil, doğal süreç içerisinde desteklendiği zaman çok daha başarlı olmaktadır. Dilbilimci Krashen’e göre dil öğrenme sürecinde çocuklar seviyelerinin üzerinde bir dil seviyesine, konuşarak veya okuyarak, maruz bırakılması gerekmektedir. Ancak bu şekilde dilin sağlıklı gelişmesi ve akıcı bir şekilde öğrenilmesi sağlanır.


Öncü kültür anlayışı

Normal olarak çocuklarda ‘dil öğrenememe korkusu’ veya ‘kücük düşme korkusu’ bulunmamaktadır. Fakat, bilhassa öncü kültür anlayışına sahip Almanya gibi ülkelerde bilhassa Türkçeye karşı toplumsal bir baskı uygulanarak konuşulması, öğrenilmesi ve öğretilmesi engellenmektedir. Bu şekilde çocuklarımızda doğal olmayan ‘türkçe konuşursam aşağılanırım’ korkusu yerleştirilerek dil gelişimi olumsuz şekilde etkinelmekte ve böylece hem türkçenin hem de almancanın öğrenilmesine engel olunmaktadır.

Yarım dilli nesil tehlikesi

Sonuç ise hepimizin çevresinde takip edebildiği gibi ‘yarım dilli’ neslin ortaya çıkmasıdır. Maalesef son yıllarda Almanya’daki ‘türkçe konuşturmama” girişimleri yoğunlaşmakta ve Türk toplumuna psikolojik baskı uygulanmaktadır. Bu girişimler o kadar trajii komedik bir hale geldi ki, anadil öğretmenlerine bile gerek kendi aralarında, gerekse çocuklarla teneffüslerde ‘Türkçe konuşma yasağı’ uygulanmakta ve bu tür uygulamalar siyasiler tarafından ayrıca ödüllendirilmektedir. Bu tür uygulamalar Türk toplumunu psikolojik olarak bir şekil “toplumsal intihara” sürüklemektedir.


Baskılardan kurtulmalıyız

Sağlıklı bir dil edinme ve öğrenme süreci için çocuklarımızın ve kendimizin üzerindeki benzeri psikolojik baskılar ve kısıtlamalardan kurtulmamız gerekmektedir. Bu tür baskılara toplum olarak, her ne kadar doğal reflekslerimiz köreltilmeye çalışılsa da, reflekslerimizin tekrar farkına varıp canlandırmamız gerekmektedir. Doğal çok dilliliğimizi Allah’ın bize vermiş olduğu bir fırsat olarak değerlendirelim ve bunu bir artı puan olarak, gerek eğitimde  gerekse özel ve iş hayatımızda kullanalım.

 
   
Facebook beğen  
 
 
Bu web sitesi ücretsiz olarak Bedava-Sitem.com ile oluşturulmuştur. Siz de kendi web sitenizi kurmak ister misiniz?
Ücretsiz kaydol